ADALET: KİLOSU KAÇA ACEP
Eyvah eyvah, nedir ki şimdi bu! Nerde satılır acep?
Yerinden alacanız her hal?
Peki, kilosunu kaçtan veriyorlarmış...
Nasıl bi şeymiş ki edalet le le...
Tuzludur, ekşidir, yenilir, içilir nedir?
Sabahınan aç karnına mı yoksam gece yatarken mi?
Öncesi mi sonrası mı yemekten!..
Misafir geldiğinde dantelli tepsiyle, misafire ikram mıdır?
Le le, hele bir barnak yağ ile bal çalsak üstüne datlanır mı?
Hele söyle ne ki edalet!..
Bi kulak verin canım, azıcık…
Vakti zamanında Diyojen, gündüz vakti eline fener alır sokağa çıkar, şehri dolaşır.
Gündüz vakti elinde fenerle ne yapıyorsun, ne arıyorsun diye soranlara "İnsan arıyorum, adam arıyorum" diye cevap verir...
Bir şeyin olmadığını düşünüyorsan onu aramak ya da istemek için gündüzü geceyi, sıcağı soğuğu beklemezsin.
Ve maalesef ki biraz çile çekmen de gerekebilir.
O yüzden de vakti zamanında Pir Sultan söylemiş; "Yürü bre Hızır Paşa senin de bir gün çarkın devrilir"...
Sonra da işte Nazım Usta öyle demiş, "Sen yanmasan, ben yanmasam, biz yanmasak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa."
İnsanlara hak ettikleri, insanca hayatın gereklilikleri maalesef tepside sunulmuyor...
Kimi gündüz eline fener alıyor, insan bulmak için...
Kimi de sıcak soğuk, yağmur çamur demeden yürüyor, olmadığını düşündüğü adalet için...
Olabilmesi için...
Siz daha başka bir şeyler düşünüyor, yapabiliyorsanız hayata geçiriniz lütfen...
Sevdiğiniz vatan için, sevdiğiniz insanlarınız için ve elbette ki bu güzel ülkemin geleceği için...
Demokrasi, işte tam da bu değil midir?
İyi yolculuklar
Arslan GÜVEN