USULCA DOKUNDURUP ELLERİMİ, HAYALİNİ BIRAKARAK ÇIKIYORUM YATAKTAN
Arslan GÜVEN Yazdı..." Saçlarında gezdiririm ellerimi, yüzündeki o masumiyetinde uzar giderim? İçimi seninle doldururum her sabah yeniden, yeniden? Ve o an geldiğinde, açılınca göz kapakların gözlerimin karşısında, seni seyre dalmış bu mutlu çocuğu görebilmenin coşkusunu yaşarım, bir daha, bir daha? Gün Odadan Girdi İçeri? Usulca Dokundurup Ellerimi, Hayalini Bırakarak Çıkıyorum Yataktan?
Merhaba, günaydın…
Sensiz geçen gecelerin sabahına uyandım bir kez daha. Yataktan çıkamadım hemen.
Yanımdaki boş yastığa takıldı gözlerim uykulu uykulu…
Senin yastığın her zamanki gibi bozulmamış, öylece duruyor. Saçlarının içinde gömüleceği günü bekliyor.
Nefesinin, teninin, kokunun karışacağı, seni huzurla uyutabilmenin rahatlığıyla, buruşmuş hallerde, ellerinle düzelteceğin günü bekliyor… Oldukça sakin, öylece duruyor.
Sahi ya, gözlerim açılınca her sabah yeniden yaşama, doğrulunca etrafıma, o yastığın üzerinde uyuyan bedenini, huzur veren o yüzünü görebilecek miyim?
Sonra hiç kıpırdamadan, dayayıp şakağımı avucumun içine sessiz sessiz seyredebilecek miyim seni?
Usulca saçlarında gezdiririm belki ellerimi, yüzündeki o masumiyetinde uzar giderim… İçimi seninle doldururum her sabah yeniden, yeniden…
Ve o an geldiğinde, açılınca göz kapakların gözlerimin karşısında, seni seyre dalmış bu mutlu çocuğu görebilmenin coşkusunu yaşarım, bir daha, bir daha…
Ve de yumuşacık bir günaydın öpücüğüyle başlarız geceden bıraktığımız hayata…
Bir telaş, lavabo yolları sonra mutfak... Sen yüzüne su vururken, ben de çayı koyarım ateşe. Açıp kapısını, acaba ne yesek diye düşünürken buzdolabının karşısında, sen de geliverirsin mutfağa. Sıcaklığın sarar bizi, bardaklar koyulurken masaya. Peynir, zeytin ve reçel sırayla masaya dizilirler ellerimizden…
Bi koşu camdan sepeti sarkıtırım. Sıcak sıcak sarmış mahalleye taze ekmek kokusu, cam açılınca odaya yayılır, ne güzel. En tazesinden ekmeği aldığım gibi koşuveririm mutfaktaki yanına. Sen çayları doldururken, belki dünden kalmış ekmeği dilimleyip kızartırım sana. Seversin di mi, kızarmış ekmek ve peyniri. Ahh, sevmez misin, bayılırsın… Bir yandan yumurta haşlarız en kaysı durumundan.
Seninle olmak, bu sabah aydınlığını paylaşmak, aynı masada, yan yana, aynı çayı yudumluyor olmak, ne güzeldir sevgili…
Sonra ayrılırım senden, 9 / 6 yollarına bırakırım kendimi. Öyle ya çalışıp para kazanmak gerekiyor. Haftanın altı günü 9 / 6 arası özlemim var sana anlayacağın.
Sonra akşam ve sen olan saatleri yaşamanın mutluluğu başlar. Sonra da gece, kollarında olmanın sarhoşluğu ve sonra yine taze ekmek kokusu…
Ne güzel olur di mi sevgili? Ne güzel olur…
Gün odadan iyice girdi içeri. Aydınlandı oda, uyku mahmurluğum da iyice dağıldı. Boş, seni bekleyen yastığa, usulca dokundurup ellerimi çıkıyorum yataktan…
Hayalini bırakarak yatakta, yürüyorum koridora doğru. Yüzümü yıkar ayılırım uykudan, belki çay da yaparım kendime. Ya da çıkarım yola, 9 / 6 karmaşasına katılırım her zaman olduğu gibi. İş yerinde bir şeyler atıştırırım…
Sensizliği paylaştığım yastığımla, kokunun saracağını düşlediğim bu evin yalnızlığından bir kere daha çıkarım yine içim buruk…
Her sabah kapıyı açtığımda dilediğim gibi, yine seni dilerim Tanrı’dan. Ve düşerim 9 / 6 yollarına…