HALİT ABİ...
Bu aralar arda arda gidiyor iyi ve güzel insanlar.
Bir güzel iyi adamı daha kaybettik. Halit Abi’yi. Halit Kıvanç’ı.
Herkesin bildiği gibi yerini asla dolduramayacağız.
Çoook zor çok.
Yıllarca çalıştığım, emek verdiğim mesleğimi, gazeteciliği hep bu yüzden sevdim.
Hep güzel insanlar tanıdım. Halit Abi’de onlardan biriydi.
Onca yeteneklerine karşın, her zaman alçak gönüllü mütevazi kalabilmek.
Mesela maç anlattığı günleri bilirim, sesi kulaklarımda.
Tuttuğum takımın maçını Halit Abi anlatıyorsa, değme keyfime.
Yılbaşı geceleri, keyfimize keyif Halit Kıvanç.
Hele o, 23 Nisan Ulusal Egemenlik Çocuk Bayramları.
Çocuklarla çocuk olurdu ya hep.
23 Nisan gelince bir kez daha sevinirdik, Halit Kıvanç var diye.
Geçen aylarda radyolarda yankılanıyordu sesi, eski günleri anlatıyordu Halit Abi.
Ne de hoşuma gitmişti. Eski günlerdeki gibi, Mikrofonda Halit Kıvanç...
Halit Abi’nin bir de “Renk uyum mağazası” adlı birde fıkrası vardı.
Bu fıkra sihirli, beş dakika da anlatılır, yirmi beş dakika da.
Sahnede sunuculuk yaparken mesela sanatçı geç kalmış, yolda trafikte.
“Aman zaman lazım Halit Abi uzat sunumu” dediklerinde bu fıkrayı anlatırdı.
Ama ne anlatmak ağzınız bir karış açık dinlersiniz, zaman su gibi akar...
80’li yıllarda İstanbul Televizyon binasında sohbetlerimiz olurdu Halit Abi ile pek keyifli...
Kendisini söyle özetlemişti bir gün.
“Ben çocukken kekemeydim. Kekeleye kekeleye konuşurdum. Büyükler bülbül kafesinden su getirip okuyup üfleyip içirmişler. Bülbüller gibi şakımaya başlamışım. Şimdi kekeme çocuklara benim içtiğim bardaktaki sudan okuyup üfleyip içiriyorlar. Halit Abi’leri gibi şakısınlar diye...”
İşte budur onu sevmemizin sebebi harbiyesi.
Bülbül gibi şakıması.
Onun içten gelen bülbül misali sesine, hazır cevaplığına, bilgisine, görgüsüne, çalışkanlığına, mütevaziliğine hep hayrandık.
Aramızdan ayrılışın bir yana, kekeme çocukların boynu bükük kaldı be Halit Abi.
Mekanın cennet, kabrin nurla dolsun...