MUTLULUĞUN FORMÜLÜ...
Hep mutlu olmak zorunda değilsin.
Her şey tam olmak zorunda değil.
Kimseyi memnun etmek zorunda değilsin.
Kimseye kendini açıklamak zorunda değilsin.
Başarılı olmak zorunda değilsin.
Hep sevilmek ve onaylanmak zorunda değilsin.
Kurtarıcı olmak zorunda değilsin.
Hepimizin “kanser uzmanı” olarak yakından tanıdığı onkoloji profesörü Prof. Dr. Erkan Topuz hoca, sosyal medya hesabından “Mutluluğun Formülü” başlıklı küçük yazısında paylaşmış yukarıda okuduğunuz satırları…
Erkan hoca, şu sıralar Gaziosmanpaşa Hastanesi’nde hastalarını kabul ediyor. En son geçen yıl tesadüf o hastanede gördüm kendisini. Çok yaşlandığını ve yürürken zorlandığını gördüm. 74 yaşına rağmen kendisini emekliye ayırmadan şifa dağıtmaya, öğrencilerine bilgilerini aktarmaya devam ediyor. Allah, kendisine sağlıklı ömürler versin ve şifa bekleyen nice hastalara şifa, genç doktorlara da bilgilerini daha çok aktarabilsin. Hocanın bilgileri çok derin, tecrübeleri çok çok fazla. Mutluluğun formülünü yazarken bu tecrübeler konuşuyor elbette. Nice hastaları ona ne yaşam öyküleri anlattı. Neler gördü bu hayatta neler… O yüzden de hayatın ne anlama geldiğini, nasıl yaşanması gerektiğini hasta olmamak için neler yapılaması gerektiğini iyi biliyor. Hayatın şifrelerini çözmüş hocamız. En önemli şey üzüntü ve stres…
Hocanın satırlarını okuduktan sonra aklımdan şunlar geçti.
Ne yazık ki ne pahasına olursa olsun “kazanmak” üzerine düzen kurmuş bir dünyada yaşıyoruz artık. Özellikle de son 15 – 20 yılda bu düzen kendisini iyice gösterdi. Para her şey, güç her şey oldu. Herkes zengin ve güçlü olmanın peşinde. Ne kadar zengin olursam o kadar güçlü, ne kadar güçlü olursam o kadar zengin olurum. Ne acı ki formül bu!
Baksanıza Amerika seçimlerinde ortalık toz duman. İki güngörmüş koca adam, Amerika’nın başına geçebilmek gücü eline alabilmek için ellerinden geleni ardına koymuyor. Milyonların önünde küfür, hakaret, saygısızlık diz boyu. Ne olursa olsun kazanmak, elde etmek. Saygıyı sevgiyi yok ederek!
İzmir depremini yaşadık daha birkaç gün önce. 40 yıl önceki müteahhit kafasıyla, bugün arasında fark hiç yok gibi. Ne olursa olsun kazanmak, çok daha fala para kazanma hırsı ve giden onca insan canı.
Çevrenize söyle bir bakın bakalım en yakınlarınızda bile hep eksiklerini tamamlamaya çalışan, hayatlarını bu uğurdu feda eden insanlar. Şu marka telefonun yeni modeli çıkmış aman eksik kalmamayım arkadaşlarımın yüzüne bakamam. Bodrum’da yazlık almışlar aman biz de orada olalım.
Hanımı memnun edeyim pırlantası en büyük olsun, çocuklar bunu da istiyor alayım da memnun olsunlar. Babam anam şunu istedi, almasam olmaz…
Etrafınıza bi bakın bakalım nereye gidiyoruz.
Hiç mutlu huzurlu insan var mı acaba aramızda?
Hocanın dediği gibi, zorunda değiliz aslında. Hiç strese üzüntüye girmeye gerek yok. Bu kadar gam keder adamı kanser eder. Ondan sonra da oturur yediğimiz içtiğimize bahane bulur onlardan oldu diye kendimizi kandırırız.
Bence hocanın “mutluluk formülü”nü bir kere daha okuyup kalan yolumuza öyle devam edelim… Çünkü her türlü derdi ilaçlar para pul değil aslında, içimizdeki mutluluk tedavi ediyor. O da varsa…