BİR ’KAMU SPOTU’DA EV KADINLARINA?
Gözde ŞERBETÇİ Yazdı..." Belgesellerde hep hayvanlar var, dizilerde aşk var, entrika var, insanlar var." Bu cevabın üzerine bir iki dakika düşünüyorum. Sanırım toplum olarak belgeselin sadece hayvanlar aleminden ibaret olduğunu düşündüğümüz bir dönem geçirmişiz. Hangi konu olursa olsun gerçek bilgilerin verildiği filmlerdir, belgeseller.
Bir kaç günden beri köşemde paylaşımlarım olamamıştı. Küçük bir rahatsızlık sonrasında yeniden bilgisayarımın başına oturabildim. Aslında bu durum benim işime de yaradı diyebilirim. Gündüz kuşağında dikkat çeken dizi ve programları analiz edebilme fırsatı buldum.
Çocuk okula gönderilince, kahvaltı masası toplanınca, bulaşıklar yıkanınca üzerine bir de yeni çay demlenince gündüz kuşağı yani ‘anne kuşağı’ başlar.
Bugünkü yazımda anne kuşaklarında tercih edilen dizi veya programlar ve neden tercih edildikleri hakkında görüşlerim var.
Belli bir yayın saatinde sabahtan akşama kadar televizyondan hiç kopmayıp izleyebileceğiniz program ve diziler mevcut. Mesela günlük diziler. Star tv ekranında ‘Aşkın Bedeli’ diye bir dizi var. Büyük entrikalarla dolu, karakterlerin tam mutlu olacakları anda başlarına hep kötü şeylerin geldiği ve daima kötü insanların iyilerden yararlandığı, menfaat duygularının sıkça işlendiği bir dizi. Dizi başlamadan önceki jenerik müziği çok başarılı. İnsanın içine işliyor. Yanılmıyorsam Niran Ünsal seslendirmiş. Şahane olmuş. Dizi epeydir yayınlanıyor. Ev hanımları haftanın beş günü odaklanıp Brezilya dizilerinden bozma bu diziyi izliyorlar. Peki severek mi, yoksa mecbur kaldıkları için mi?
Ev kadınları, iş yok, çalışmıyorlar. Öyle söylemek işlerine geliyor erkeklerin. Ev işlerini hızla bitirip dizinin saatine yetişiyorlar. Hani son günlerde her Dakka çıkan bir kamu spotu var, Bereli bir çalışan fabrikada mutluluğunu ifade ediyor ve birkaç saniye sonra fabrika küçük bir ihmalde patlıyor ya… İşte ev kadınlarının hali de en az onlar kadar ciddidir. Çalışan bilir… Dışarıda çalışan bayanların işinden daha zor bir iştir ev kadınlığı. Tehlikelidir de.. Ocakta bir şey unutulur, her an gaz kaçağı olabilir… Kızgın çaydanlık üzerinize devrilebilir… Bana göre devlet tarafından maaş bağlanabilecekler listesinin en üstünde olmalıdır. Ev hanımları onca işin arasında ne yapar ederler TV’lerdeki gündüz kuşağındaki programları da hallaç pamuğu gibi atarlar… Kimisi a dizisini izler, kimisi b dizisini, kimisi a evlilik programını, kimisi ise b evlilik programını izler…
Soruyorum, ‘Neden hep diziler’ diye, hazır cevaplar “Ne yapayım evde zaman geçmiyor, oyalanıyorum.” Evet cevap aslında çok açık ‘oyalanıyorum’. Oyalanmak için günlük dizileri tercih ediyorlarmış. Bu sefer soruyu değiştirip bir de şöyle soruyorum , “Peki, olayın nasıl devam edeceğini, olası kötülüğü, senaryonun sonunu bildiğiniz halde neden diziyi, bir belgesele ya da eğitici programlara tercih ediyorsunuz?”
Cevap hiç de beklediğim gibi değil, “ Belgesellerde hep hayvanlar var, dizilerde aşk var, entrika var, insanlar var.” Bu cevabın üzerine bir iki dakika düşünüyorum. Sanırım toplum olarak belgeselin sadece hayvanlar aleminden ibaret olduğunu düşündüğümüz bir dönem geçirmişiz. Hangi konu olursa olsun gerçek bilgilerin verildiği filmlerdir, belgeseller.
Bir diğer konu ise aşkın var olması. Aşk hayatta öyle büyük yere sahip ki, bir dizide iyi bir aşk hikayesi varsa o dizi izleyiciyi içine alır. Ve toplum olarak duygusalızdır. Özellikle kadınlar bağlanmayı severler. Bağlılık duyguları sadakatleri yüksektir. Bu tür günlük dizileri izleyip onlara bağlanıyor ve bir araya geldiklerinde bunlar gerçekmişçesine kritik yapıyorlar. Ben şahidim. Hatta dizi izlerken karakterle konuşanlara bile denk geldim…
Sonuç olarak kadınların dünyası çok karışıktır. Ev hanımları kendilerine yeni bir alternatif bulmadığı sürece hayatın entrikalarını, yaşadıklarını, yaşamak istediklerini, romantizmi bu tür günlük dizilerden sağlamaya ve oyalanmaya devam edecekler.
Aslında bir kamu spotu da ev kadınları için yapılsa da, ‘Biraz başınızı başka tarafa çevirebilseniz, vakit geçirebileceğiniz, mutlu olabileceğiniz, oyalanabileceğiniz, hatta birçok yeni şey öğrenebileceğiniz o kadar çok şey var ki…” diyebilsek.