BİR GÜVEN MESELESİ
Dışarda bahardan kalma bir hava..
Hafta sonu karantinasındayım...
Radyoda eski bir şarkısı dönmekte.
Sevgi yetmez sevgi yetmez
Sevgine saygın yoksa
Sevgi yetmez sevgi yetmez
Sorumluluğun yoksa
Sevgi yetmez sevgi yetmez
Yarından umut yoksa...
Peki ya Güven ? Son zamanlarda zihninde dönüp duran “Güven”i de katıyorum İlham İrem’in buğulu tınısına eşlik ederken.
“Sevgi yetmez sevgi yetmez arada güven yoksa...”
Aşı gündeminize düştüğünden beridir güven meselesi hep aklımda.
Şimdi bu çocuklar çipleneceğimize mi inanacak, şifa bulacağımıza mı?
Zaten ,
“Kimseye güvenme “ dedik...
“ Sana güveniyorum ama karşı tarafa güvenmiyorum” Dedik.
Çoğumuz çocuklarımızı büyütürken buna benzer cümleleri kurduk.
Şimdi üstüne bir de bilime güven meselesi eklendi mi...
Peki ya her şeyi güven sözcüğüne yüklemek yerine “Güven ama gerektiğinde sorgula “ deseydik...No’lurdu?
İşte bu gibi soruların yanıtları bilgelerde saklıdır. Bu yüzden ne zaman bir bilge görsem soba yanına sokulan bir kedi gibi yanaşırım yanına.
Bilgelik tanımım pek çoğunuzla uymayabilir çünkü bendeki tanımı gayet basittir. Mesleği, sosyal statüsü hatta okumuş okumamış olduğu bile farketmez, çevresinde sevilip sayılan herkesi bilge kabul eder ve O’ndan öğreneceğim bir şey olduğunu düşünürüm.
Bir öğretmen tanıyorum. 50 yıl dile kolay 50 yıl öncesinden öğrencileri var O’na bakınca gözlerinin içi gülen yaş almış öğrencileri. Her fırsatta soruyorum kendisine “Bu sevginin sırrı ne? Öğrencileriniz neden size bu kadar bağlılar?” O da her sorduğumda “ Öğrencilerimi çok sevdim,” diye yanıt veriyor. Ama başka bir şey olmalı tam ifade etmediği dışa vurmadığı başka bir gizli sözcük...Sadece sevgi bana bir türlü yetmiyor ve ara ara bir ipucu yakalamak üzere kendisine sorumu tekrarlayıp duruyorum.
Vakıfta üzerinde “YEKÜV’DEN SANA” yazan Umut Çocuklar Moral Paketlerini hazırlarken Bursiyerlerimize armağan edeceğimiz saat ve tabletlerin yanına bir de mektup iliştirdik birlikte. Zamanı iyi kullanmalarını, armağan ettiğimiz tableti ders dışında uzun süre kullanmaları halinde göz bozukluğundan duruş bozukluklarına kadar sorunlar yaşayabileceklerini içeren mektubu. O gün
ben “Yazdık yazmasına da bunu kaç kişi okuyacak merak ediyorum...” Dedim. Dönüp bana “Bak , ben her zaman öğrencime güvenmişimdir biliyor musun? “ Dedi. Bunca yılık öğretmenlik hayatımda bir çocuğuma ceza vermemişimdir. Hep hatasını anlar bir daha yapmaz diye düşünürüm. Sadece bir keresinde sürekli saygısızlık yapan bir öğrencime “ Artık sana güvenimi sorguluyorum , bir daha saygızlık yaparsan seni derste yok sayarım” dedim . O ders dediğimi de yaptım. Parmak kaldırsa da görmedim gürültü yapsa da duymadım. Ama ders bittiğinde yanına gidip içtenlikle “Bir dahaki sefere parmak kaldırdığında sana söz vermek istiyorum, sana güvenmek istiyorum”, dedim.. Bu kadar! Aynı gün zannederim bir ders sonraydı , yanıma gelip özür diledi ve bir daha o oldu...Aramızda gizli bir anlaşma yaptık sanki o gün, bir daha ne dersi böldü ne beni üzdü. Güvenilen çocuk özgüvenli olur, ahlaklı olur , güvenirsen gerçek anlamda büyür kendini bulur.”
Gerçekten de telafisi olmayan üç şey biliyoruz, biri can diğeri zaman sonuncu da güven...
Ebeveynler çocuklarına, çocuklar arkadaşlarına, vatandaş devletine devlet vatandaşına güvenirse sorunları çözmek ne kadar kolaylaşır.
Güvenlerimizin boşa çıkmayacağı mutlu yarınlar dileğimle...
Saygılarımla
YEKÜV BAŞKANI
H. Işın Özdemir