UMUT TRENİ
Havaalanında hastane koridorunu andıran maskeli ve cılız hareketlilik... Foodcourtlar; parfümcüler, gözlükçüler, lokumcular "Neydi bu başımıza gelen ?" Der gibi ...Eski canlılığına kavuşmak için hepsi gün saymakta. .
İnsanlarda eski neşeden, kaynaşmadan eser yok. Çoluklu çocuklu sesli kalabalıkların yerini ya yalnız seyahat edenler ya da tek tük el ele gezen çiftler almış.
Değerli okurlar , bu buluşmamız havaalanında uçak beklerken başladı ve büyük olasılıkla devamı da Eylül hüznüne boyanmış sarı kızıl cümlelerle, uçakta devam edecekti.
Zira her burs dönemi yaklaştığında , bizlerde burukluk olur. Kapımızı çalan her gence el vermek ister gönül. İmkanlarımızı sonuna kadar zorlar, onlara ufak bir katkı sağlamak için tüm gücümüzle gayret ederiz. Hatta öyle bit çabadır ki bu, eğitime destekte 30. Yılımıza giriyor olduğumuz halde bazılarınız adımızı hiç duymamış olabilir. Her yıl reklama bütçe ayırmak üzere karar alır ne ki her yıl aldığımız kararı bozarız. Bu durum YEKÜV için adeta bir gelenek olmuş durumdadır. Bunu en iyi Vakfımızın sloganı açıklar: “ Bir çocuk daha , bir genç daha okusun diye...” Bu yıl da diğer yıllardan farklı olmadı. “Artık 30. Yılımız Işın Başkan, kaynağa ulaşmak için adımızı daha çok duyurmak istiyoruz, ciddi bir reklam bütçesi ayıralım. “ Dedi yönetim masasındaki ses , diğer tüm sesler de O’nu destekledi. Bu karar doğrultusunda çalışmaları başlattık.
Reklam bütçesi 15 günlük tv, basın, radyo bir kampanya 156 öğrencinin bir yıllık burs miktarı ile eş değer çıktı. Masadaki seslerin tonu hemen değişiverdi: Bu yıl da kalsın , yeter ki bir genç daha okusun ...” Biz kamu spotumuzu ücretsiz yayınlayacak kanal aramaya devam edelim...” İşte biz buyuz!
Size daha hurdacılıkla geçimini sağlayan dede ile dünyalar tatlısı torununun hikayesini anlatacaktım.
Tam sonbahar ruhuna uygun buruk hikayeye başlayacaktım ki umulmadık bi şey oldu. Önce enerjik bir müzik duyuldu.Sıra bekleyen yolcular merakla sağına soluna bakındı. Portakal renkli kıuyrukları, yeşil boyalı pencereleriyle uçak treni çıkageldi. Ah çocuk! Çocuklar!
Sihirli bir değnek gibi maskelerin gölgelediği yüzleri aydınlattılar. Gülümsettiler.
“Sakın ağlamaya falan kalkma “ Dedi içimdeki ses.
“ Yok daha neler...” dedim.
“ Bilmem artık! Bu burs dönemi pek normal görünmüyorsun da.”
“ Bana dokunma...”
içimdeki sesle sohbeti tam zamanında gelen bilet kontrol sırası kesti.
Umut treni gözüme iki damla yaş serpti...
Sonbahara neşe bulaştı...
Hüzün , umut , neşe tüm duyguların tadına varacağınız güzel günler dileğiyle...
Saygılarımla