BAYAN FUTBOLU VE RTÜK...
Aslında yazının içinde bayan futbolu ile Rütük’ün bir ilgisi yok. İki ayrı konunun başlıkları yan yana geldi o kadar? Yazıyı yazmadan önce zap yaparken TRT-3’te bayan futboluna takıldım.
U-17(17 yaş altı) Bayanlar Dünya Kupası maçları canlı yayınlanıyor. Benim izlediğim maç Güney Kore, İspanya yarı final maçı. Kızlar müthiş oynuyor. Son yıllarda hiç bu kadar keyifli futbol maçı izlememiştim. Kavga yok, hakemin üstüne yürüyen yok, penaltı noktası kazan hiç yok. Akıllarda futbol oynamak var.
Tavsiye ederim.
Bunları okuyunca bıyık altından gülerek "Eee kardeşim 17 lik kızların maçından keyif alınmaz mı?" deyip hinlik düşünenlere söyleyeyim. Kızlar o kadar da aman aman değil. Sporcu hatunlar o kadar da seksi ve güzel olmuyorlar malesef. Spor, ağır antrenman o narin vücutları kas yığını haline getiriyor. Fizik falan kalmıyor anlayacağınız. Neyse…
Mevzuya dönersek, top bir o kalede bir bu kalede. İspanyollar hemcinslerini aratmayacak kadar iyi futbol oynuyorlar. Demek ki ülkeler boşu boşuna futbolda söz sahibi olmuyor. Kadını erkeği ile canlarını dişlerine takıp oynuyorlar. İşi ciddiye alıyorlar. Güney Koreliler de yabana atılacak cinsten değiller hani. İspanya'da 11 numaralı Alexia var müthiş bir oyuncu.
Bizim Quaresma'nın dişisi. Allahına top sürüyor, çalım basıyor, adam geçiyor. Sahada bir de 5 numaralı Guti var. Asıl adı Gutierrez, formasında kısaca "Guti" yazıyor… Yani Guti milli takımda! Yazıyı yazarken televizyon açık. Maç önce 1-0 ispanyolların, bir dakika sonra 1-1 ve beş dakika sonra Güney Kore 2-1 yaptı. Maç müthiş izlemeyenler adına üzüldüm… Salak sulak bir dizi yerine bayan futbolcuları izlemek büyük keyifti… TRT-3'ü takip edin yakalarsanız kaçırmayın derim.
Kendi kendinin RTÜK'ü olmak…
Asıl yazmak istediğim mevzu buydu. Ama önceliğin bayanlara verdim.
Dün gece haftanın son maçı Gaziantep-Bursaspor maçı vardı. Aklı evvelin biri yan hakemin kafasına eline geçeni atıp adamın kafasını yarınca maç önce katledildi sonra da tatil. Futbol tarihimizdeki kara kaplı deftere bir kara daha çalındı. Sonrasında da pazartesi futbol yorumcularına gün doğdu. Herkes bir köşeden sallıyor.
Ben lig TV'ye takıldım. Ve bakın neye tanık oldum. Bir adamın kendi Rtük'ünü kendisinin yaratmasına. Lig TV'de Şansal Büyüka, Mustafa Denizli ve Markus Merk… Gecenin olayını tartışıyorlar. Ara ara vatandaşlardan gelen sorulara da yanıt veriyorlar. Bir vatandaşımız soruyor diyor ki. "Ben Beşiktaş taraftarıyım. Diyelim ki Kadıköy'de Fener-Beşiktaş maçı var. Kritik bir maç.
Ben de fener forması giyerek maça gittim ve elimdeki telefonu, cebimde getirdiğim taşı yan hakeme bir güzel isabet ettirip maçı katlettim maç tatil oldu. Beşiktaş'ta maçı belki de hükmen 3-0 kazandı. Emelime ulaştım. Bu maçta da aynı şey olmuş olabilir. Bu tür olayların önüne nasıl geçeriz?"… Mustafa hoca atladı oradan "İşte güzel bir soru, bende bunu soracaktım" …
Şansal Büyüka, Mustafa Denizli başladılar konuşmaya bir ara Alman hakem Markus Merk atıldı; "Bir dakika yavaş olun beyler, bu konuyu bu açıdan değerlendirirseniz uyuyan adamı uyandırırsınız. Yapmayın olmaz öyle bir şey…" falan filan geçiştirdi. Markus Merk oracıkta kendi Rtük'ünü devreye soktu. Avrupalı diyor ki "kardeşim bizi izleyen akıllısıyla, delisiyle milyonlarca insan var. Milletin aklına düşürmeyin, burası Türkiye, adam kalkar üç gün sonra aynını kare kare yapmaya kalkar" …
Örnekleri çok, hatırlıyorum ana haber bültenlerinde domuz bağının nasıl yapıldığının tane tane anlatıldığını ve ardından domuz bağı ile yapılmış mafya infazlarını. Gazetelerin üçüncü sayfalarındaki "TV'de gördüğü gibi cinayet işledi" başlıklarını. Gel elinden öpeyim Markus Merk. Bizim kafa olarak daha çok geride olduğumuzu bize bir kez daha hatırlattın. Kendi Rtük'ümüzün kendi kafamızda olması gerektiğini de…