BU DÜNYA KİMSEYE KALMAZ...
Gelişmeyi öne alabilir miyiz sizce. Birden, farkında olmadan, aniden veya bir sabah uyandığımızda 10 yıl 30 yıl 100 yıl ileri gidebilir miyiz? Cevap; Gidemeyiz. Kimse gidemez.
Binlerce, yüzbinlerce, milyonlarca insan daha sağlıklı yaşayabilmek için doğada kazıya çıkıyor, o bitki senin bu bitki benim kovalıyor da kovalıyor. Ne oluyor; Kim ömrüne ömür katmış bugüne kadar. Üç yukarı, iki aşağı oynatabiliyoruz belki. Hepsi o kadar.
Türkiye’nin gelişme süreci nerdeyse orada. Nereye, ne kadar sürede ulaşacaksa o sürede ulaşacak. Bu süreçte, bir sürecin içindeki kısır döngü, bir de buna müdahale etmeye çabalayanlarımız oluyor. Çok bilmiş politikacılarımız, çok bilmiş gazetecilerimiz, çok bilmiş bilim adamlarımız…
Değiştiremeyeceksiniz. Ülke geliştiği zaman gelişecek. Bu böyle, üzülecek, sevinecek bir şey de yok. Böyle işte.
Çok yetenekli futbolcular ilk zamanlarında çok çalım yapar, ayaklarında çok top tutarlar. Geliştikçe, olgunlaştıkça bu azalır. En iyi zamanlarında artık sakin, topu ayağına alınca etrafına bakan, paylaşmak isteyen ve bundan haz alan, basit oynayan bir kimliğe bürünürler…
Türkiye’de şimdi topu ayağına alan gidiyor. Herkes birbirine çalım atmaya çalışıyor. Kimse bir durup kafasını kaldırıp etrafına bakamıyor. Paylaşmak hak getire yani…
‘Yaşamak şakaya gelmez’ diyordu Nazım Hikmet. Evet şakaya gelmez. Kazandım derken kaybeder, kaybettim derken kazanabilirsiniz. Yaşam böyle bir şey. Basit yaşayacaksın. Başın hep yukarda olacak. Paylaşmayı bileceksin. Bir ömrün olduğunun ve bunu öne arkaya çekme şansının olmadığını bileceksin. ‘Yeter ki sen kendin ol, dünya malı sana nice olur’ diyen Mevlana’ya kulak verecek, kendin olacaksın.
Türkiye’de herkes başkası gibi davranıyor. Başkasını oynuyor. Kendi olamıyor maalesef. Bunun ne onların ömrünün uzamasına, ne de ülkenin daha çabuk gelişmesine faydası olmadığını unutuyorlar.
‘Mutlu Yaşama Hakkı’ Amerika anayasasından… İşte bütün mesele bu. İnsanın mutlu yaşama hakkı. Bunun için de ‘Asgari’ çok önemli. Asgari ücret, Asgari psikoloji, Asgari huzur, Asgari Mutluluk..
Sabah, öğle, akşam yemeğinizi yedikten sonra ne istersiniz. Belki keyif için içecek, atıştıracak bir şeyler. Sevdiğinizle hoş bir sohbetten sonra ne istersiniz. Belki biraz yalnız kalmak, bunun tadını çıkarmak. Huzur. İyi bilgiler edinince ne düşünür insan, küçülür, daha çok bilmek ister. Öğrenmek, anlamak ister. Zaman ister.
Her gün 8-10 saatlik uyanık halimizle yapabileceklerimiz sınırlıdır. Bu zamana ne kadar mutluluk, huzur sığdırabilirsek sonraki uykularımız mışıl mışıl olur.
Öyle karmaşık bir satranç oynanıyor ki ülke masalarında ‘kasparov’ baksa satrancı bırakır.
Neyse bu yazının da bir ömrü var, birazdan bitecek. Anlatmak istediğim şey çok ‘Basit’
Bir darbe yaşadık, ardından olağanüstü hal. Durup biraz kafamızı kaldırsak diyorum. Bakın Yunus Emre ne diyor;
Dünya Kimseye Kalmaz / Bir misafirhanedir / Arifler ana dalmaz / Bilir ki efsanedir
Ne ekersen biçersin / Döktüğünü içersin / Bir gelirsin bir geçersin / Gerisi bahanedir