İmamoğlu kendi deyimiyle İstanbullunun vaziyetini şu sözlerle özetliyor. ‘Çocuklar Aç’, ‘Tabletleri yok’, ‘İnsanların gündemi farklı’ ‘sokaklar kan ağlıyor’ ‘ya kanal ya İstanbul’…

Aslında insanların sıkıntıda olmasının, aç, viran, perişan olmasının ötesinde yaşanan bir gerçek var…

İNSANLAR ÖLÜYOR…

Yani şu anda İBB’nin kafasını bile kaldırmadan 7/24 mesai yaparak insanların sorunlarını çözmeye çalışması gerekiyor. Büyük bir özveriyle çalıştıklarını da görüyoruz. En azından mentalite olarak önceki belediyelerin yörüngesinden çıktıkları aşikar… Çalıp çırpmıyorlar. Dürüstler…

Geçen haftaki ‘İmamoğlu’nun içindeki sır’ yazımı okuyanlar hatırlayacaktır, İmamoğlu ilk Cumhurbaşkanlığı seçiminde kendisini içten içe ADAY olarak ilan etmiş bile… Belki de kendisine bile itiraf edemediği bu düşünce onu yanlış kararlar almaya, yanlış yerlere bakmaya yönlendiriyor.

Bunun önemli bir örneğini de 2 Nisan’da yaşadık. İSTANBUL Büyükşehir Belediyesi, İngiltere’nin Sotheby’s müzayedesinde "İslam Dünyası ve Hindistan Sanatları" adlı açık arttırmada satılan 9 adet Kur’an-ı Kerim ile el yazmaları eserlerini satın aldı.

Üstelik satın alma bedeli de açıklanmıyor. Neden açıklamıyorsunuz? Sonuçta belediyenin parasını vererek bu eserleri almadınız mı? Hani şeffaf olacaktık…

Neyse konunun aslında kimin görev alanına girdiğine bir bakalım! Elbette isterse herkes böyle ilahi bir durumdan kendine vazife çıkarabilir… Kimse de bu çıkarımlardan rahatsız olmayabilir, veya olsa da bunu dillendirmeyebilir. Ama biz gerçekleri söylemek adına bunları yazmak durumundayız.

Türkiye’de 20 Milyar’a yakın bütçesi ile DİYANET kurumu var. Dini meseleler yerine siyasi meselelerle daha çok ilgilense de asıl konusu ‘DİN’ olan bir kurum. Diyanet’in bu müzayededen haberi mi yoktur, varsa da ilgilenmemiş midir? Yoksa siz İmamoğlu Diyanet’i atlatıp kurnazlık mı yapmıştır? Neden?

Şimdi çıkıp ‘Biz bu eserleri sergileyeceğiz. Bundan para bile kazanacağız”… gibi zamansız ve yersiz açıklamalar yapabilirsiniz. Ama yapmayın!

Yaptığınız iş sizin işiniz değil. Hele ki böylesine olağanüstü bir ortamda olası adaylığınızda iki oy fazla alma kaygısı ile yaptığınız bu davranışların size bir getirisi olmaz. Aslında zararı olur. Hatta oluyor bile…

İşinize neden odaklanmıyorsunuz? Kendinizi bir parti gibi görmekten vazgeçip İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak görmeniz sizi daha değerli kılar… Siyasetinizi ‘MAKRO’ düzeye taşımaksa niyetiniz böyle yaparak kendi önünüzü de tıkıyorsunuz.

Mesela İBB olarak ELEKTRİK üretin. Esnafa, sanayiciye ücretsiz elektrik verin!

Mesela yeni sulama kanalları, tohum destekleri, satış kanalları ile Çiftçiyi ihya edin!

Sadece sorun çözmek değil geleceğin sağlıklı İstanbul’u için adımlar atın!

Bu ülke dini duyguların sömürülmesinden yeterince çekmedi mi sizce?

Vitrinde duracak FİKİRLERİN peşinde koşmayın!