NELER OLUYOR...
Ülkede neler olup bittiğini artık kimse anlayamıyor..
Siyaset de şirazeden çıktı.. Adalet de...Millet de..
Gençcecik bir çocuk, sokakta tartıştı diye O’na silah çekiliyor.
Yetmiyor, yaka paça gözaltına alınıyor
CHP’li olması yeterince kötü sayılıyor.. Önyargı bu..
Son yargı da Cumhurbaşkanı’nın söylediklerinden sonra veriliyor.
Gözaltı sonrası serbest bırakılan EREN YILDIRIM Cumhurbaşkanı’nın sözlerinden sonra tutuklanıyor.
EREN YILDIRIM şimdi hapiste.
Sosyal Medya kaynıyor.. Adı üstünde SOSYAL olması gereken Medya,
Bir çatışma, ayrışma, kırma, kırılma medyası haline getiriliyor.
Artık kimsenin fikirlerine bakılmıyor. Ne söylediği değil de hangi tarafta olduğu önemseniyor..
Atatürkçüler büyük bir gurup olmuş, adeta cephe oluşturmuşlar.
Karşılarında iktidarı savunduğunu sanan bir gurup… Sürekli onları engellemeye, yıldırmaya, hakaretlerle Sosyal Medya’yı çekilmez hale getirmeye çalışıyorlar.
Amaç; cepheyi kaptırmamak.
Cephede Atatürk’ün ilkeleri, inkilapları, çizdiği yol, gösterdiği ışık..
Türkiye’nin değil, dünyayı değiştiren en önemli lider olarak gösterilen Atatürk’ün karşısında neden bu kadar kalabalık toplanabilir ki.. Bırakın toplanmayı nasıl böyle fütursuz olabilirler ki..
Buna çanak tutanlar, ülkeye ne büyük bir zarar verdiklerinin farkında değiller.
Bir yanda da Yazılı ve Görsel Medya’da boy gösteren bazıları gerçekten gazeteci, bazıları ise sesi yüksek çıkan ancak sözleri anlaşılmayan medyatik tipler.
Orda da cepheler çizilmeye başlamış.
Gerçekten gazeteci olan duayenler de var bunların arasında. Uğur Dündar, Emin Çölaşan, Fatih Portakal, Müjdat Gezen, Necati Doğru, Soner Yalçın, Can Dündar, Ruşen Çakır gibi bu mesleğe büyük emekler vermiş gazeteciler de var.
Bunlara karşı da yıldırma politikaları uygulanıyor.. Ceza üstüne cezalar yağdırılıyor. Fatih Portakal’ın evinin üstünde dronlar gezdiriliyor..
Elini vicdanına koyan herkes bu insanlardan bu ülkeye zarar gelmeyeceğini bilirde söylerde..
Öyleyse neden…
Neler oluyor…
Bir koltuk var ortada, ülke kimin umurunda..
Bu mu yoksa olan!