SOSYAL ALAN ’PSİKOLOG KOLTUĞU’ OLMASIN SAKIN!
Oğuz Oktay YÜCESAN Yazdı...Herşeyi yüzümüze gözümüze bulaştırıyoruz ya.. Sonunda sosyal medyayıda kendimize benzettik. Tam burada kendimiz için sosyal medyada en sık kullandığımız "Alkış" simgesi cuk oturmuyor mu!
Siyaseti düşmanlıkla, yolsuzluk ve sapıklıkları akıl almaz karşı saldırılarla, beraberliğimizi, ortak yaşamımızı cahillikle yok etmeye çalışıyoruz. Bütün bunları da sosyal medya ile başarabileceğimizi sanıyoruz.
Heyyy! ‘BİZ’ ne yapmaya çalışıyoruz. Bilgisayarımızın, telefonlarımızın klavyesini şuursuzca tuşlayıp dün kahvehanelerde kurtardığımız ülkeyi bugün sanalda damı kurtaracağımızı sanıyoruz. Sanmayalım. Daha önce kahvehanelerde olmadı bu iş, şimdi hiç olmayacak…
Kahvehanelerde ülkeli kurtarırken daha usturuplu olurduk. Etraftaki masalardan utanır, olabildiğince adaplı olmaya çalışırdık.. ‘heyt be ben olsam…’ diye başladığımız sözleri hep ‘Bizden adam olmaz’ larla bitirirdik… Ama burada kalır, iki pişpirik atar evlere dağılırdık..
Ya şimdi. Yedi yirmi dört.. durmadan dinlenmeden, şuursuzca, fütursuzca, çıldırmışcasına birbirimize saldırıyoruz. Tek silahımız ‘Klavyeler’ en büyük malzememiz iletişime açlığımız, sesimizin çıkmasına hasretimiz, bir de genlerimizdeki ‘Allah Allah’ ile başlayan kahramanlık dürtülerimiz…
Ne sallıyoruz…ne sallıyoruz.. Ne cumhurbaşkanı, ne başbakan, ne bakan, milletvekilleri ne ileri siyaset, ne bölünme.. vur vur inlesinlerdeyiz.. herkes bir ucundan tutmaya çalışıyor sanki…
Gezi parkı ruhuyuz ya… Bin işin içinde bir tane doğru yapmayı başardık ya.. bokunu çıkarıyoruz.
Kürt meselesi çok ileri bir mesele, ülkenin bölünmesi, parçalanması söz konusu.. en zor konuşulacak, ahkam kesilecek konu.. Devlet meydan okuyor… teröristler bombalıyor… F16’lar kalkıyor.. sanki sanal gerçek oluyor ve genç, yaşlı, çocuk suçsuz insanlarımız ölüyor..
Bu konuda en anlamlı sözleri her zamanki gibi Atatürk söylemiş ‘NUTUK’ da…Bir dinlemeyi, anlamayı becerebilsek;
“Anadolu halkı, baştan aşağı bölünmez bir bütün haline getirildi. İngiliz koruması altında bir bağımsız Kürdistan kurulmasıyla ilgili propağanda ortadan kaldırıldı ve bu amacı güdenler yola getirildi. Kürtler Türkler ile birleşti...” (Nutuk, TDK, Ankara, 1976, Sayfa: 15)
Herşeyi birbirine karıştırıyoruz… Yolsuzluk yapanı partisiyle, sapıklık yapanı mevkisiyle, dinsizlik yapanı dini, mezhebiyle yargılıyor… Taşlıyor da taşlıyoruz… Yaptığımızın linçten daha beter olduğunu anlayamıyor… Her yaptığımızın arkasına da ‘demokrasi’ lafını sığdırıveriyoruz.
Sosyal arınma şart… dilimizin kemiği olması gerekiyor.. Övgü ile küfürü, sevgi ile nefreti, eleştiri ile yargılamayı ayırd etmemiz gerekiyor… Sosyal iletişim, sosyal alan hiçbirimizin deşarj olacağı, geçmişine döneceği, egolarının, intikam ve hırsların, tutku ve şehvet duygularının ortaya çıkarıldığı bir ‘psikolog koltuğu’na dönüştürülmemeli..
Hiçbirimiz sosyal alanda çocukluğumuza dönemeyiz.
Hadi o samimi eski kahvehanelerin ruhuna dönelim o zaman… yan masaların bizi duyduğunu düşünelim ve klavyelerimize daha iyi davranalım…
E tabii sosyal de olalım…