ETLİYE, SÜTLÜYE DOKUNMA
Herkes, bir sürü yanlışları görüp, "Amaan boş ver, şimdi söylemeyeyim, bana ne gibi düşüncelerle susarlar. Ben ise konuşurum, tanıyanlar iyi bilir. Kimseden menfaatim, beklentim yada korkum yok.
Gördüğüm doğru ve yanlışları söylerim. İlk yazımda belirteyim ki, sonradan kimse kusura bakmasın.
Bazen kafamı dağıtmak için, televizyon izlerim.
Beyin bu, hiç durmaz, gece, gündüz çalışır. Uyutmaz, dinlenmez. Bende böyle bir günde tv kanallarında bir programa denk geldim.
Aaa bu arada Müge Anlı'yı kaçırmamaya çalışırım.
Çok düzeyli, menfaatsiz, yardım amaçlı, aydınlatıcı bir çizgisi olan ve bu çizginin dışına hiç bir şekilde çıkmayan bir insan.
Şimdi anlatacağım akşam üzeri programı.
Anne evden kaçan kızını arıyor.
Programı yapanlar için harika bir malzeme. İnsanları rezil ederek milyonlar kazanıyorlar.
Benim zavallı insanım da, nedenini hiç anlamadım. Bu programlara gidip, şikayetci oldukları kişilerle birlikte kendilerini de rezil ediyorlar.
Hele de bir avukat var ciyak ciyak bağırarak gelenlere hakaret edip, azarlıyor.
Avukat olduğu için cezası olmayan kelimeleri de özenle seçiyor.
Şimdi gelelim programa. Kızı bulup getiriyorlar.
Karşısına da, evden kaçtığı zaman gittiği kız arkadaşını getiriyorlar.
İşte burda melodram başlıyor.
Sunucu, "evden kaçtığında, gittiğin kız arkadaşını getirdik. Parasını çalmışsın, hırsızlık yapmışsın. İhbar hattımıza bir sürü telefon geldi ( burda da yani çok seyrediliyoruz sinyali veriliyor.) bir erkek arkadaşın da çay paralarını ödemiş."
Seyirci arasında oturan kız. Sert bir dille " kaçarken paramı çaldın, seni aradım telefonlara çıkmadın."
Kaçan kız gözleri dolu dolu, korku içinde, yanında anacığı, alnında ter, o ağızlarına giren mikrofon'u iki parmağıyla tutmaya çalışırken, kısık bir sesle sunucuya" abla lütfen özel konuşabilirmiyiz" sunucu kaşları çatmış, bu arada seyirci arasında oturan kızın arkadaşı suçlamalarına devam ederken, sunucu, daha daha konuşsun diye ikisini de duymuyormuş gibi yaparak, yalvaran gözlerle, fısıldayan kıza dik dik bakıyor.
Anne gelip geleceğine pişman. Hani 80 milyon kişi diyorlar ya (sanki Türkiye'de herkes onları seyrediyor) işte 80 milyona rezil oldum diye düşünen bir ifadeyle boynu bükük oturuyor.
Gelelim avukat hanıma. Oda kaşlar çatık, elinde bir defter, bir de kalem "terbiyesiz, hiç utanman yok mu senin" diye, yine ciyaklıyor.
Bunlar avukat hanımın sık kullandığı laflar hee bir de "soy bağı" var. Her programda birkaç kere söylemezse sanki geceleri uyuyamıyor. Neyse elindeki kalemi dikkatle tutuyor. Heh diyorum şimdi kıracak suçlunun kalemini.
Ve reklama giriyor program... Yapımcı mutlu, sunucu mutlu yani ekip mutlu. Reklamlarrrrrr...
Gelsin paralar. Çok mu basite indirgedim. Yok ben değil, işin aslı bu.
Karşınızda genç bir kız. Evet çok kötü hatalar yapmış. En başta evden kaçmakla. Sonra da arkadaşının parasını almakla.
Dikkat ederseniz çalmış yada hırsızlık yapmış demiyorum. Bir genç kızı milyonların önünde bu şekilde damgalamak, hiç kimseye yakışmaz. Hele de, o sunucu bir anne ise.
Hatalar insanlar için. Gençler hata yapar. Büyükler doğru yolu gösterir. Yoksa büyüklük bunun neresinde derler.
Evet...Reklamlar bitti. İş değişti, kız kendisini anlatabilmiş ki, kaşlar yerlerine dönmüş, bakışlar yumuşamış. Sunucu yerine oturmuş, sakin bir dille "telefonda evleneceğin kişi var" dedi veee şimdi Saldırınnnnnn telefondakine.
Ya çok gülüyorum bu programların ağlanacak hallerine.
Neyse daha fazla uzatmayayım. Kız, hatalar yapmış, bunların hata olduğunu anlamış ve kendince doğru bir yol çizmeye çalışmış.
Arayan erkeği kendine eş seçmiş, ailesiyle tanışmış ve yakında kendi ailesinden istemeye gidilecekmiş.
Bence, bu programda hırsız damgası yedikten sonra, ne evleneceği çocuk nede ailesi istemez kızı artık.
Şimdi ne olacak?
Kime ne, herkes mutlu reytingler iyi.
Bu hikayenin sonunu sizlere bırakıyorum. Bilin bakalım bu kızcağızın sonu ne olur?
Sevgiyle kalın.