NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE
Bugün söze nereden başlayacağımı bilemiyorum.
Üç gündür yazmaya çalışıyorum.
İçimde tarifi imkansız bir acı.
Kafamda yine sigortalar atmış.
Söylenecek çok şey var da, sözcükler yerine oturmuyor.
Çocuklarımız savaşıyor, şehit oluyorlar.
Analar, babalar, bebekler ağlıyor.
Böyle bir durumda, sanki bana oturmak yakışmıyor.
Hani diyorum ki, git yanlarına.
Savaş, evlatlarla birlikte.
Yık, her yeri son nefesine kadar.
Biz Türkler, orta Asya’dan bu güne kadar iç ve dış tehditlere karşı korunması için güçlü bir askeri disiplinin yanı sıra, savaş zamanında hep birlikte seferberlik anlayışıyla hareket etmeyi de iyi biliriz.
Bunu dünya da bilir de, yaşlıları, gençlerine anlatmayı unutmuşlar. Yada utanmışlar.
Bilinsin ki, hiç değişmedik.
Her gün kendi içimizde birleşip daha da güçleniyoruz.
Bu gün 80 yaşındaki Fatma ana “Suriye’ye gider iki askerin yarasını sararım” derken, göz yaşlarıma hakim olamadım.
Çok yaşa sen Fatma teyze.
Rabbim seni ve senin gibileri başımızdan eksik etmesin.
Allah’ım, askerlerimizi koru. Şehitlerimize rahmet, ailelerine sabır ver.
Şu göçmenleri de başımızdan al ya rabbim.
Başta da yazdığım gibi söylenecek çok şey var ama, şimdi çok hassas bir dönemdeyiz. Zamanı değil.
Sevgiyle kalın.