ZOR GÜNLER
Azerbaycan da yapılan, 2020 Sinema güzeli yarışması için, Film-San vakfımız adına, Bonnevie dergisinin sahibi ve yarışmanın devamını, Türkiye’de yapacak olan Hakan Solaker’e, çok önceden verdiğimiz bir söz vardı. Onun için gitmek zorunda kaldık. Vakfımızın müdürü Kıvanç Terzioğlu, Azerbaycan da çok sevilen Meral Konrat, Didem Taslan, modacım Arzu Yetiş Kocatepe.
Corona virüsünün ilk günleri. Türkiye’de hiç yok. Azerbaycan’ı soruşturduk, orada da hiç yok. Ama söylenenlere güvenir miyim? Asla... Taktık maskeleri giydik eldivenleri, elimizde dezenfektan.
Dört silahşörler olarak, bindik uçağa. Oturacağımız yerlere ve yanımızdan geçenlere sinek avlar gibi dezenfektan sıktık. Orada düzenlenen gece dışında hiç bir yere gitmeden, aynı şekilde döndük. Yurt dışından gelenlere 14 gün kuralı bir yana, artık evden hiç çıkmıyoruz..
Biz çıkmıyoruz ama millet sokakta.
Çünkü bu virüs, sadece yaşlılara bulaşıyor gibi bir izlenim oluşturuldu. (Yaşlılar da umursamıyor ya.) Diğerleri biz genciz diyor ve geziyorlar.
Şimdi yapılan hatanın farkına varıp “gençleri de vuruyor” diyorlar, ancak kimsenin umurunda değil.
Hatırlarmısınız bilmiyorum.
Hiv virüsü görülmeye başlandığında, bir bayan muhabir, E-5 kara yolunda, tele kız rolü yapmış ve önünde duran arabanın içindeki gence “sizinle gelirim ama ben AIDS hastasıyım” demişti. Genç “olsun anam ben Türk’üm, bana bir şey olmaz” demişti. İşte bu kadar.
Sanki, bizim insanlarımıza doğduğunda kulağına isim yerine “sana bir şey olmaz” okumuşlar.
Zor günler geçireceğiz. Ama bu da geçecek.
Sabırlı olsak, atlatsak da kalıntılarını taşıyacağız.
En önemlisi de herkesin psikolojisi bozulacak. İlk etapta herkes takıntılı olarak temizlik hastalığına tutulacak.
Öyle, eskisi gibi şapur, şupur öpüşmeler azalacak. Azalacak diyorum, çünkü biz öpüşmeyi, sarılmayı severiz.
Neyse... Bu kadarla kalsa, iyi.
Dünya değişecek. Alıştığımız ve bildiğimiz her şey değişecek.
Ben yine de kafaları karıştırmadan, şimdiye döneyim.
Eğer bir an önce, bu virüsün önüne geçilmez de uzun süre kapalı kalırsak.
İnsanlar, kendisiyle olmaya alışacak. Bunun iyi tarafı, beyin boş şeylerle meşgul olmayınca, üretime geçecek.
Yada kendi işleri dışında, farklı üretimlere geçecek. Tabii ki, psikolojik sorun yaşamayanlar.
Peki bu üretimler iyi mi kötü mü? Orası belli değil. İnsanların karakterine göre değişecek.
Şu an dünyada, insanlık bir tarih yazıyor. Belki yüzyıllar sonra bu günlerimiz konuşulacak. Geçmişteki virüsleri konuştuğumuz gibi.
Eğer korunmaz ve bu virüsün önüne geçemezsek, evlerimizde daha, çok uzun kalacağımız bir gerçek.
Sonrasında mutlaka bunu da atlatacağız.
Vefat edenler kurtulacak. Peki kalanlar
Daha oyun bitmedi. Virüsten bir şekil kurtulacağız da, sonrasında başımız çok ağrıyacak.
Belli bir kesim yaşadığına pişman olacak.
Çünkü duyguları kontrol etmekten, yorulan insanların isyanını göreceğiz.
Sıkışan ekonominin içinde mücadele edecek gücü olamayanları.
Eşlerinden nefret edenleri yada, daha çok sevenleri.
Gibi, gibi, gibi... Yani gerçek şu ki her şey değişecek.
Dilerim bu günleri, az hasarla atlatırız.
Sevgiyle kalın.