BAGAJDA KEDİ VARRRRR?!
Bu hafta İstanbul?dan dönüş yolculuğumla bilmem kaç yıllık bir aile geleneğini ortadan kaldırma noktasına geldim. Kamil Amca?nın otobüs firması ile ilişkilerimiz bozulmak üzereydi. Ama sonradan anladım ki siyah değil karaymış hepsi.
Eğer sizin de işiniz düşer de benimle aynı durumda kalırsanız bilginiz olsun, bütün şehirlerarası otobüs firmaları evcil hayvanınızı sadece bagajlarında o da -ilaç vererek uyutma şartıyla- taşıyorlar. Bunu duyduğumda bile boğazıma kadar nefret doldum ama bu da yetmiyormuş gibi bu şekilde bir kediyi canından eden bir durum yaşandığını da öğrendim.
Ne yapıyor bunlar yahu?
Ne demekmiş o? Bagaj dışında evcil hayvan gitmemesi ne demek? Viyak viyak bağıran bebekleri, şımarıkça bağırıp çağıran otobüsün içinde koşturup duran veletleri alıyorlar ya? Onların canını Allah verdi de kedilerin köpeklerin ki mail yoluyla mı geldi? Yeterin de ötesinde bir yerdeyim. Dönüş için tek bir şans tek bir yer tek bir saat bulup BİLET SATICISI kadının gayet donyağı bir ses ile gözlerini devire devire –o kutudaki canlı bagajda gidecek o da uyutmuşsanız aksi takdirde alamayız, biletinizi iptal ediyorum o halde demesi. O son şansım olan biletleri önümden çekmesi. Ve benim biletin ucundan son anda yakalayıp aslında alt metninde – sen ver ablacım o biletleri ben bir yolunu bulur o otobüsü dar ederim zaten yasak diyene karşı çıkana- olan “yok yok ne demek madem kural bu biz de uyarız” cümlesini kuruşumdan sonra iş kaldı terminalde otobüs saatini beklemeye. Gayet gergin bir bekleyiş tabi. Öyle pek illegal yanım yoktur ama konu insan ya da hayvan olsun herhangi bir CAN HAKKI olunca nevrim amuda kalkabiliyor. Öyle de oldu. Ha tabi bir de bizden bir saat önceki otobüse binecek olan kucağında yeni evlat edindiği o minicik yavru kediyi taşıyan kızın kararlılığı. Görür görmez gittik tabi yanına. Bizde de aynı dert var malum birlikte ayaklanalım diye. Ama o gayet kararlıydı. Binerken ona eşlik edeceğimizi bir sorun çıkarsa cazgırlığımızı da alıp yanına geleceğimizi söylemiştik öyle de yaptık. Bir köşeden izledik o otobüse binerken. Kız da aynı bize tarif ettiği gibi attı ceketini kutunun üzerine gitti önce koltuğuna onu koydu sonra da bavullarını bagaja verdi. Aslında tam da olması gerektiği gibi cansızlar bagaja CANlılar yukarıya. Sonra da bindi gitti. Biz de aldığımız gazla örtüverdik bizim kedinin üzerini. Ama o da ayrı bir tedirginlik tabi. Hava alabiliyor mu diye sürekli kontrol etmeye çalışıyoruz hem de nedense ve mecburen kimseye çaktırmadan. Sonunda geldi bizim otobüs ve planımızı uygulamaya başladık. Ben valizlerle bagaja yanımdaki arkadaş da kediyle yukarı koltuklara. Başardık başarmasına ama bunun nereden baksan 2-3 saatlik yolu var. Miyavlaması var çişi var kakası var. Bir şey de olduğu yok tabi. Kediceğiz zaten uyuklayıp durdu yol boyu. Ses seda yok. Ama kontrol bile edemiyoruz görecekler diye. Gereksiz bir stres yani. Sadece bize değil kedinin de psikolojisi bozulmuştur muhakkak. İstenmediğiniz bir dünyada hayatta kalmaya çalışmak ne demek fikriniz var mı??
Ne yapıyoruz biz yahu? Ne saçmalıyoruz? Hangi canı kimden ayırıyoruz? Kimin yarattığını beğenmiyoruz da istemiyoruz? Bazen insan ırkı yok olsa diye düşündüğüm bile oluyor bu CAN’lı cinnet anlarımda. Yok, olsun da dünya yine eskisi gibi onlara kalsın. Bizden çok daha iyi sahip çıkacaklarına eminim. Sanki biz olmayı başarabilmişiz gibi onları insanlaştırma çabalarından kurtulsalar da hayvan gibi HAYVANlıklarını yaşayabilseler keşke..
Bu arada Kamil Amca; geçen hafta o gece hem 18:00 hem de 19:00 İstanbul Bursa araçlarında birer kedi vardı. Hem ilaç verilmeden uyutulmadan hem de yukarda yolcuların yanında. Senin tıkmaya çalıştığın o bagajda değil.
Ferhan PETEK
Köşem Sultan ®