TOPUKLU BABETLER
Bazen sizin de yarını düşünmekten bugünü yaşayamadığımızı fark ettiğiniz oluyor mu? Yoksa bunu yaşayan tek kadın ben miyim?
Ait olmadığımız yerlerde vakit harcıyor, yanımıza layık olmayanları yakınlarımızda boşuna barındırıyor, istemediğimiz şeyleri yapar hale gelmişliğimizi gün geçtikçe daha da kabulleniyoruz. Hayatımızda en aklımızın erdiği zamanda aramaya başlayıp en artık bulsak da anlamı kalmayacak anda yanlış şeyi yanlış yerde aradığımızı fark ediyoruz.
İlk topuklu ayakkabı deneyimimde de buna benzer şeyler hissetmiştim. O yerden birkaç santim uzaklaşma duygusu hiç de fena değildi ama kendimi boşuna zorlamayıp babetlerime geri dönmenin daha doğru ve daha rahat olacağını da farkındaydım. Tıpkı hayatta yaptığımız seçimler gibi aslında. Yani benim baktığım yerden bakarsak. Hani genelde ya kolayı ya da genelin yaptığını yapmayı seçeriz ya onun gibi. Gerçekte istediğimiz şeylerin peşinden koşmak hatta onları gerçekten istediğimizi anlamak o kadar zor gelir ki en yakınımızdakilerin yaptıklarını kopyalayıp hayatımıza yapıştırmak daha uygun görünür. Oysa zor olan güzeldir, yapması şıktır. Yaptı derler başardı derler ya işte o duygu için bir ömür harcayabilecek insanlar da görmedim değil. Ama önce kendi için yapabilmiş insanlar. Ne istediğini bilmeyi başarabilmiş önce. Hayat birkaç baloncuktan oluşur gibi geliyor bazen bana. İşte bu yolda ilk baloncuk, farkına varmak. Ne istediğinin saklı olduğu o baloncuğu patlattıktan sonra sıra uygulama baloncuğuna geliyor. Onu da yapıyorsun ve arka arkaya tüm baloncukları geldiği sırayla patlatarak son baloncuğun kendiliğinden patladığını görüp huzura eriyorsun. Böyle bir şey olabilir mesela.
Ait olmadığın yerde yaşamak asla alışmak zorunda olmayı kabullenmek istemeyeceğin bir ayakkabıyı giymek gibi. Neden buradayım? Neden bunun içine girmek ve rahatmış gibi görünmek zorundayım? Neden burada mutluymuş gibi davranmalıyım? Sırf birileri yapıyor sırf birileri giyiyor diye ben de onlardan olmak zorunda mıyım? Ya olmazsam? Ya düzene, bilinene, kabullenilene ve kabullendirilene karşı çıkarsam?
İşte bu son soru genelde cevabı en merak edilen ama uygulamaya geçmekten en çekinilendir.
Acaba yeterince cesaretimiz mi yok, buna harcayacak enerjimizi mi çektiler? Ya babete geri dönersin ya düzene uyar gelene razı olursun. Güçlü görünmek mi yoksa gerçekten güçlü olmak mı?
Belki de hayat, sandığımızdan, abarttığımızdan ya da küçümsediğimizden farklı olarak, topuklu ayakkabıyla yürüyüşe çıkmak gibi zor ama gelinliğin altına spor ayakkabı giymek kadar yaşamaya değer bir risktir.
Aman neyse ne, sanırım bugün bu yeni aldığım topuklular fena vurdu ayağımı. Acısından olsa gerek başıma vurdu ağrısı. Kapatayım ben madem fazla yazmasın, hem uyuyacağım daha.
Ferhan PETEK
Köşem Sultan ®