?İYİ? SENELER
Şu hayatta her şey ya dengi dengine ya da kendi kendine. Başınıza gelen her iş ise sadece olması gerektiği için, olması gerektiği zaman ve olması gerektiği kadar
Sevildiğiniz yerde, sevebildiğiniz kadar güzeldir ya hayat, siz gidip hayatı kendinize cehennem etme potansiyeli en yüksek duruma sokarsınız kendinizi. Bilirsiniz aşka hiçbir engel olmadığını aslında ama varsa da tek ve en büyük engel yalnızca yine sizsinizdir. Aşk insanın zamandan, mekandan ve diğer her türlü gereksizlikten sıyrılabildiği nadir mucizelerden biridir. Ve siz aşkı bulduğunuza emin olduğunuz insanla birlikte olmadığınızda aşk acısı çektiğinizi zannedersiniz. Oysa her insanda olan ama gerçek bir insanın sahip olmaması gerektiği “sahiplik” duygusu kıvrandırır sizi. O yüzden kavuşamayınca “aşk” olur. Daha doğrusu öyle zannedilir. Ya üzerine düşer tamamen kaybedersiniz kendiniz dahil herkesi ya da “Madem öyle o halde bundan böyle beni arayan masallarda bulsun” der arkanızı dönersiniz. Gerçi sizi tanıyan zaten hangi masalda saklandığınızı bilir ama bu sizin için bir çözüm değil tam aksine kendinizi, etrafınızdaki gereksiz insanlara ucuz kahramanlıklar vermek zorunda bıraktığınız, sonradan pişman olacağınız bir süreç anlamına gelir. Oysa sevmek gerçekten de sevdiğini mutlu görmek istemektir. O mutluysa, gözlerinin içi gülüyorsa bir şekilde bir yerlerde ve bu sizin mutlu olmanıza yetmiyorsa, durum aşk değil sadece sahip olamamanın verdiği hırstan ibarettir. Sanki gerçekten bir şeylerin sahibi olabiliyormuşuz gibi “benim” derdine o kadar düşersiniz ki, yalnızca hayatınızın “yanındayken hiçbir şey düşünmeye gerek duymadığınız kişisi”nin mutluluğunu umursamaz hale gelirsiniz. Sadece bir şekilde, bir yerlerde "olduğunu" bilmek bile iyi gelmeli oysa. Sizinle olmasa bile iyi olduğunu, var olduğunu falan filan işte. Onu en kaba tabirle “başkasına kaptırmış” olmanın ezikliği içinde yaşamınızı yalnızca nefes alıp vermekten ibaret hale getirir, bir gün olacağını bilip de o gün geldiğinde hep “ama daha erkendi” demek gibi çaresiz bir durumda hissedersiniz. Hah işte bunları yapmayın. Ama bu olayı sevgiliye yapılan güvercin benzetmesinde olduğu gibi “dönerse senindir dönmezse hiç senin olmamıştır” diyerek de özetlemeyin. Çünkü bu hayatta gerçekten sahip olduğumuz hiçbir şey yok. Eğer gerçekten hepimiz bir gün öleceksek, hayattaki her şeyin geçiciliğini de kabul etmek bu kadar zor olmamalı. Tıpkı paranın yokluğunda karalar bağlayıp kazanılması zor şeylerden olmaya değecek bir eksik değil kazanılabilen bir şey olduğunu unuttuğumuz gibi unutmasak keşke sevginin gücüne bağlı hayatlarımızı...
Konu her ne olursa olsun insanın, bugün imkansız görünen her şeyi yarın gülümseyerek hatırlayacak olması bile, içinden geçeni ertelememesi ve devam edebilmesi için yeterli bir sebep. Sadece size iyi gelen değil sizin iyi geldiğiniz insanlarla doldurun hayatı. Kalan boşluklar içinde kocaman bir gülümseme yeter de artar bile. Çok da dağıtmayın parçalarınızı etrafa. Dinleneceğiniz kişiyi bulduğunuzdan emin olana kadar, yorgunluklarınız sizde kalsın mesela. Unutmayın da sakın ha, iyi insanlar asla kaybetmez, sadece sınanır. Yani bütün mesele gerçekten “iyi” olabilmek ve öyle kalabilmekte.
Ferhan PETEK
Köşem Sultan ®