DERGİ BÖCÜĞÜ..
Bu dergiler insanın başına dert arkadaş! Ne vazgeçebiliyor insan ne inanabiliyor önerilere ne de uygulamaktan kendini alabiliyor. Geçen ayki market deneyimimden sonra bu ay da ikinci maddenin gerçekliliğinin peşine düştüm. Doğru adam için, doğru zamanda doğru cafeler..
Dergimiz der ki; Doğru adamı doğru reyonda bulamadınız mı? O halde mekan değiştirmenin zamanı geldi. Hayatınızın erkeğini, belirlediğiniz kriterlere göre seçeceğiniz mekânlarda bulabilirsiniz. Nasıl mı? “Formal bir iş yapan mesela bir finans uzmanı, şirket sahibi ya da müdür statüsünde bir prens için plazalar ya da holdingler çevresindeki cafe ya da barlara göz atın. Öğle arası bir kahve molası ya da iş çıkışı kendini bir içki içmek için en yakın bara atan erkeklere bu mekanlarda rastlayabilir belki de ömür boyu sürecek bir mutluluğa adım atacağınız kişiyi burada tanıyabilirsiniz.”
Bunu okur okumaz aldığım gaz ile çıktım yola. Tariflere en uyan kafede başladım bakınmaya. En “ her masayı her gireni çıkanı görecek yere” konuşlanıp başladım etrafı etraftakilere çaktırmadan incelemeye. Tam da dergide önerilen saatler olmasına rağmen gördüklerimin hiçbiri bahsedilen takım elbiseli prenslerin yanından bile geçmiyordu. Hatta öpüp dönüştürmelik bir kurbağaya bile rastlamadım.
Daha önce de söyledim hep de söyleyeceğim; eğer varsa iyiler kapılmış yoksa da zaten yok iyi adam doğru adam diye bir şey. Ne özenle seçtiğiniz bir cafe de ne de doğru zamanı denk getirip gittiğiniz reyonlarda yok böyle bir adam. Ya yakışıklı olmaz ya yeterince zengin ya da yeterince bekâr. Bizim sokağın tostçusu buna süper bir örnek. Evet evet tostçu bildiğimiz tost yapıyor. Köpeğimciğimi gezdirirken kullandığım sokak artık daha anlamlı. Hatta biricik dişicik köpeğim bile bunun farkındaymışcasına en tadını çıkara çıkara çişini yaptığı sokak oldu o sokak. Uzatıyor da uzatıyor işini. Aranıyor dönüyor geziniyor dakikalarca oyalanıyor. Benim de işime geliyor tabi. Bakıyor bakıyor doyuyorum tostçuya. Ve düşünmeden edemediğim fikirlerde boğuluyorum.
Kadınlar eğer kendi kariyer sahibiyse, kendine denk, ağırlığını taşıyacak birini arar. Değilse kendini bildi bileli evliliğe hazırlanan bir ev kızıysa da, kendini rahat ettirecek, manevi değerlerin yanı sıra rahat bir maddi geçim sağlayacak adamı bekler. Ama her ikisinde de yakışıklı olsun yüzüne bakılsın yanıma yakışsın kriteri illaki vardır. peki ne olacak bu iş böyle? Al sana kendi parasını alnının akıyla kazanan hemide yakışıklılar yakışıklısı bir tostçu.Ama tostçu.
Ne olacak şimdi? Zengin denilebilecek aranan adamlar ya evli ya çirkin olduklarına ya da yakışıklıysa da genelde adam olamadıklarına göre ne olacak seçerkenki kriterimiz? Ya da hangisi öncelik taşıyacak? Ben belki birlikte çalışıp kazanacağım bir adam istemiyorum. Çalışıp bana bakacak birini bekliyorum. Ya da çirkinlerden hoşlanıyorum ama parayı da önemsemiyorum. Hangisi kim? Kimler nerede?
Yok arkadaş yok, cafeyle reyonla olmayacak bu iş dedik, aynen öyle. Ama pes etmedim etmem. Dergiler de çok, sayıları da çareleri de maddeleri de. Bakalım bu ay ne çekecek dikkatimi neyin peşine düşeceğim?
Hayırlara vesile olurken her şeyler, hadi ben kapayayım fazla yazmasın. Başım da ağrıyor zaten uyuyacağım daha.
Bu arada bir uyarı, çakma Köşem Sultan’lar dolaşıyor etrafta. Görürseniz üzerlerine böcek ilacı sıkın bu onları biraz afallatır. Sonra da bana gönderin maile ek dosya olarak. Ben çıktısını alıp klasöre koyarım.