İSİMSİZ KİMLİK! ERKEKTEN DOST KADINDAN SIRDAŞ OLMAZ AMA BİRBİRLERİNE.
Kimse de bana aksini kanıtlayamaz. Sıra dışı birkaç örnek sayılı istisnaların bozmadığı bir kaideye inancımın sağlamlığından eminim. Bir kadın ve bir erkek bir kadın ve bir erkektir. En iyi arkadaşlar karşı cinsten çıkmaz. Asla çıkmaz. Zamanında bunu bir içecek reklamında acımasız gerçekler sloganıyla en doğru haliyle de kanıtlamışlardı .
Aslında bu yanılgı insanlığın “isim koyma saplantısı”ndan ileri geliyor. İlla bir adı olacak kurduğunuz iletişimin. Adını koymak uğruna ismi olan ama zamana ve ismine harcanan çok ilişki gördüm ben. Cinsiyeti ne olursa olsun her insan insansa eğer huzur arar. Ne kadar inkar da etse kendine yettiği konusundaki kandırmalarında başarılı olduğunu da sansa şefkat ister sevgi ister. Bunu bir hemcinsinde de bulabilir karşı cinsinde de. Hatta bir kedi de bir köpekte bile. Sevginin hangi şekilde karşımıza çıktığını umursamadığımızda onu doya doya yaşamaya başlayabileceğiz zaten. Biri bize ilgi gösterdiğinde illaki bir yerlere çekmeye çalışmasak alacak yürüyecek huzur, döndürecek başımızı sevginin doğadan getirdiği bahar havası. Ama nerede? İnsanoğlunu diğer canlılardan ayıran en önemli özelliği olan düşünmek çok da kullandığımız bir durum değil maalesef. Kullansak da yanlış ya da olmadık yerlerde ziyan ediyoruz. Hem sevgi öyle çok da düşünülecek değil düşünmeden sadece yaşanacak bir şey. Yalnızca en başında bunun böyle olduğunu azıcık düşünsek ortada mutsuzluk kavramının olmadığını da fark ederdik. Hep dediğim gibi “ farkında olmak” insan oluşumuzun en büyük eksikliği. Olamıyoruz bir türlü. İlgiyi sevgiyi ihtiyacımız olan duyguları ya yanlış olduğu yaşadıktan sonra anlaşılabilecek kişiler de ya da yerlerde arıyoruz ya da aramayıp bize gelsin diye bekliyoruz. Ne de olsa böyle bir yanılgı da var: “sen arama o sana gelir.” Bir çok metropol filozofunun(!) en çok söylediği sözlerden biri. Kanmayın bunlara. Sadece sevmeyi öğrenin. Bildiğinizi sandığınız şeyleri unutmaktan çekinmeyin. Bugüne kadar bildiğiniz her şeyin yanlış olduğu ya da aslında olmadığını kabullenmek elbette zor ve elbette sana ne ulan,benim bildiğim bana yeter deme hakkınız da var ama bir düşünün; madem bildikleriniz size yetecekti o halde neden yeterince olan tek şey yalnızlığınız ve mutsuzluğunuz? Demek ki bir yerlerde bir yanlış var.
İsim koymayın “adını koyalım” diyen olursa da mümkünse kafasına bir şey fırlatıp size kaçma fırsatı verecek kadar kısa süreli baygınlık geçirmesini sağlayın ya da ısrarla isimsiz bırakmanın doğruluğunu savunun.
Bir kadın ve bir erkek asla dost olamaz. Aralarındaki sonsuz ve kendilerine göre sınırsız güven ve sevgi, güven ve sevgidir. Kalabalığın zorlamasıyla ve inandırmalarıyla bir isim koyma zorunluluğu hissi bu hale getirir onları. Oysa isimsiz olmanın ne zararı var?
Yapmayın yazıktır. Sınırlamayın kendinizi kulaktan dolma çocukluktan doldurulma sözde doğrularla. Kendi doğrunuza adapte olun ve yaşadığınız sevginin hissettiğiniz güvenin verdiği huzur hissinin tadına varın. Azıcık laf dinleyin boşa anlatmıyorum ben bunları.
Neyse ben kapayayım fazla yazmasın, başım da ağrıyor zaten,uyuyacağım daha.