KAÇAN BALIK BAZEN KÜÇÜK DE OLABİLİR..
Neden zaman kollanır? Doğru kişi aranır, beklenir de geleceğinden, o,olduğundan ya da olmadığından nasıl emin olunur? Bir işaret mi verilir ??zamanı?? geldiğinde. Etrafında ışıklar mı yanar ??doğru insanı?? bulduğunda? Hem neden bir ??doğru?? takıntısı almış başını gider insanoğlunda? Hele bir de yanılırsak; umutsuzluk isyanları, yalnızlık yeminleri, aman, aman?
Biz gerçekten de seviyoruz acı çekmeyi. ‘’sevmek acı çekmektir!’’ felsefesinin yaratıklarıyız ya biz. Tadını çıkarmak yanlış, keyfine vara, vara, içine sindire, sindire aşkı yaşamak ters bize. İlla ki sorun bulacağız. Çıkmadı mı?, hiç önemli değil hemen buluruz. Mutluysa telaşlanma yakında geçer, insanlarıyız ya biz. Hele kadınlar! Ayrıntı melekleri! Yalan mı? Ya erkekler? Gamsızlık abideleri, kutup kurbağaları!
Neden, elinden kaçırma korkusu duyar ki insan? Kaçtıysa zaten nasıl inanılır ki bir zamanlar ‘’elinde’’ olduğuna? Kaçacak olan şey hiç tutulmamıştır aslında. Kaçan bir uykuyu düşünün, hiç gelmemiş bir uykudur aslında, gelmemiş bir şey nasıl kaçar? Aşklarımız da öyle. Hep derler ya:
BUNDAN İYİSİ ŞAMDA KAYISI. BAK SAKIN ELİNDEN KAÇIRMA BUNU.
(kayısıymış, sanki manavdan meyve seçiyoruz. Ya ben mandalina seviyorsam ?)
VALLA. ÇÖPSÜZ ÜZÜM. DAHA İYİSİNİ BULAMAZSIN. AMAN KAÇIRMAMAYA BAK.
(bir manav vakası daha!!! Çeriyle çöpüyle kabul edemediğim birini zaten hiç sevmemişimdir, sevmeye de niyetim yoktur aslında.. )
Kaçırmamak gereken o kadar çok şey var ki hayatta, ne koşacağım peşinden beni istemeyenin. O beni kovalasın. Hem aşkı mı yaşıyoruz, kovalamaca mı oynuyoruz? Ebe kim?
Geleni alın içeri, kaçanı bırakın gitsin.
Ferhan PETEK
Köşem Sultan ®