KISIK ATEŞTE PEMBELEŞMİŞ HAYATLAR
Bazı bilinen ve doğruluğu konusunda ısrar edilen sözler var ki beni çileden çıkartıyor. Bunlardan biri de rüzgâr ile ilgili olan. Neymiş efendim gideceği yönü bilmeyene rüzgâr neyleyecekmiş? Biz neyleyelim o halde? Zaten ne yapacağımızı en bilemediğimiz özellikle bu son dönemlerde bir de rüzgârdan böyle bir kazık yersek o da böyle düşünür böyle derse vay halimize.
Biz en bir yerlere gitmeye hazır olduğumuz dönemde rüzgâr gelsin alsın bizi uçursun bir yöne o yolda gidelim biz de. Bazen nereye gideceğimizi hangi yola sapacağımızı bilemeyebiliriz ama en azından içimize yerleşir ya gitmek kararı fark etmişizdir ya gitmemiz gerektiğini eh gerisi de rüzgâra kalsın artık.
Nereye ait olduğunu anlamaya çalışmakla geçer ömrümüzün en güzel demleri. Demlene demlene kaynar pişmemiz gerekirken iyice pembeleşmeden biz, hayat denen kısık ateşteki tavanın içinde, popomuzdan tutuşuruz ölüm biraz daha yaklaştığında bize.
Sana göre olmadığını bir hayatın hem de sen onun tam da ortasındayken, nasıl anlarsın? Hoş anlasan da ne yapabileceksin? Kaçıp gidebilecek misin kalbinin ya da içindeki az beslenmiş vitaminsiz kalmış çocuğun gazına gelip? Ya sen yaşayamayacağın bir hayatın içindeysen ve çıkmak istedikçe batıyorsan dibine kadar? Hazır hissetmediğinde kendini ama gitmek istediğinden emin olduğunda eğer rüzgâr bir Süpermen bir örümcek adam kahramanlığı edası ile gelip seni savurmazsa bir yerlere kalırsın olduğun gibi öylece. Saymaya devam edersin yerinde.
Sizi bilmem ama ben bu hayatın tadını çıkarmaya geldim arkadaş içine etmeye değil.
Sahip olmayı isteyip de olamadığım şeylerin yerine yeni ve farklı şeyler koymayı bildim ben. Bir yol olmadığında ya da en olmadık zamanda en ummadığım bir anda kapandığında başka yol aramasını ya da önceden yedeklediğim yoldan devam etmesini bildim. Bıraktım rüzgara kendimi nereye uçurursa oraya kondum.
Ne demişler -ki geçen haftalarda bizzat ben demişim- önce kendi poponu kurtarmazsan değil dünyaya burnunun dibindeki insana bile faydan olmaz.
Ağır ağır çıkmayacaksın o merdivenleri, hızlı hızlı geçeceksin dümdüz koşması kolay zeminleri önce, yapabiliyorsan yalnız ama mümkünse o kişiyle. Ne kadar yırtınırsan yırtın yalnız geldin yalnız gidiyormuşsun ya boş ver. Sen olabildiğince kabul et insanın insana duyduğu ihtiyacı. Ve her insanın yine bir insandan alabileceği her hazzı.
Hadi çok yazdı yine kapatıyorum ben. Dibimde tuttu zaten, pembeleşecektim oysa daha…
Ferhan PETEK
Köşem Sultan ®