MAN OF YEŞİL!
Ferhan PETEK Yazdı...Sadece birkaç saatliğine memleket meselelerinden, gezilerden, parklardan, tomalardan gazlardan başka bir şeyler düşünmek istedim. Denk geldi Man of Steel?i izledim. Ama kendimi yine benzer duygular içinde buldum. Bilemiyorum belki de ben buzağıyı ararken fazla istikrarlıydım. Olamaz mı? Olabilir.
Superman demiyorum bile filme. Çünkü benim çocukluğumdan beri, kırmızı donlu, mavi taytlı, pelerinli kahraman mı olur diyip alnındaki lülesiyle alay ettiğim adam değildi bu. Umudun simgesi, gücünden önce onu nasıl kullanması gerektiğini öğrenen gerçek bir kahramandı. Tamam, itiraf ediyorum: Bugüne kadar ki tek başınalığımın sebebi de muhtemelen bu adamdı. Eğer bir kadının ideal erkek kriterleri, 33 yaşında, yakışıklı, güvenilir ve de hayatını dünyayı kurtarmaya adamış olmasından oluşuyorsa, o kadının birlikte olabileceği tek adam Superman’miş. Yani gerçek Superman. Man of steel işte. Her filmini izlerken, sizi bildiğiniz klişelerden kurtarıp, gerçek bir özgünlükle kendi yorumunu sunan adam Christopher Nolan’ın diğer çocukluk kahramanlarıma da bir el atmasını umuyorum. Bu adam bana Batman’i bile sevdirmişti zamanında.
Renkli gözlü olmasına rağmen, karnımda kelebekler uçuşturan çelik adamı bir yana bırakıp ağzımın suyunu sildikten sonra düşünmeye başladım. Filmde gezegenini kurtarmak için darbe yapan” kötü adam” vardı. Kendini halkını korumaya çalışmaktan bahsederek savunuyor, bir yandan da önüne kim çıksa öldürüyordu. İşte kötülüğün kabul edilmiş olan göreceliliği kabak gibi ortaya çıkıyordu. Çünkü kötü adam, gezegeni için kötülük yapıyordu. Ki bu durum da kötülüğün tek başına bir anlam ifade etmeyip sadece iyiliğin abartılmasından oluşan bir durum olduğu düşüncemi kanıtlıyor. Filmin sonuna kadar esas adamın kurtarmaya çalıştığı ırktan bir sürü insan öldü. Korumaya çalıştığı dünyada ciddi bir bölgede taş üstünde taş kalmadı. Edilen iyilik ürkütülen kurbağalara değdi belki de. Sonuçta dünya kurtuldu, ama filmin özellikle son sahnesinde, filler tepişirken çimenler helak oldu. Film sadece bir film değildi işte tam da bu yüzden. Hayatın süper kahramanca bir özeti gibiydi. Belki de parkın. Malum olayların. Birileri için iyi olan şeyler birileri için kötü oluyordu. Peki, herkes için ortak bir yol yok muydu? Yok mu? Yok. Olamaz mı? Olabilir. Ama ancak insan isterse olabilir. Ki artık öyle eskisi gibi 3 insan 5 insan değil, bütün insanların aynı anda aynı şeyi istemesi gerekiyor. Durum o kadar vahim yani. Hayır, düşünmeyeyim diyorum. Ot gibi yaşama kararı alıyorum. Ama sadece bunu düşünürken bile doğal olarak aklıma ottan çayıra çimene oradan ağaçlara oradan doğaya varan şeyler geliyor.
Bu hafta o çok istediğimiz(!) 100 yıldır deli gibi beklediğimiz, daha doğmadan annemizin karnında hayallerini kurduğumuz tramvay rüyası bir otobüs kazası ile kâbusa döndü. Tamam, kabul ediyorum, tabi ki hırsızın da suçu var ev sahibinin de. Yolda yürümeyi, trafik kurallarına uymayı tam olarak öğrenemediğimiz sürece bu kazalar bize müstahak belki de ama ben mi dedim o tramvayı oraya koy diye? Hayır, bakıyorum Bursa’nın % 50’sine çok şükür oldu iyi ki de oldu diyenine henüz denk gelemedim. Yanlış %50 ise benim sorduklarım demek ki. Ondan olabilir. 100 yıl önce yapılmamışsa vardır bir hikmeti bırak dağınık kalsın diyesi gelen bir ben miyim? Bir tek benim mi dilimin ucuna geliyor yani, “şehrin ayva göbeğine,2 tane, anlamını ve de neden o kadar çok para verilmesi gerektiği kararı alınan iki tane fışkırık koymak yerine, Altıparmak’ta o çoook eskiden yolun ortasından geçen ağaçları geri getirselerdi keşke, sahi nereye gitti bu ağaçlar” sorusu? 21 Aralık 2012 geçti gitti. Ve çoğunluğun zannettiği gibi kıyamet günü değil illa bir anlam yüklenecekse o tarihe, insanın ait olduğu yere, doğaya dönüş çağının başladığı gündü. Dönelim o zaman tümden. İhtimalleri duyunca Şirince’ye kaçanları da biliyoruz, kıyamet kopacaksa bari dünyanın son gününde, işyerinde kaknem iş arkadaşlarımın yanında olmayayım deyip yıllık izne çıkanları da. Onlar gelsin bari. Yeşile boyayalım en azından adıyla müsemma şehrimizi. Doğaya dönelim hem Şirinler’i de görürüz belki.
Ferhan PETEK
Köşem Sultan ®
http://www.facebook.com/pages/Ferhan-Petek/40815501931
twitter: @Fername