MUMLA ARANAN ADAM
Bazı adamlar vardır, karanlıkta küçücük bir ışık yeter onları görmek için. Şöyle minicik. Bir anlık bir ışık. Aslında bu adamların kendileri ışıktır. Ama kendilerine hayrı olmayan bir ışık saçarlar. Etraflarındakileri aydınlatır ama kendileri karanlıkta kalırlar.
İşte bu nadir bulunan hatta “mumla arasan bulaman” adamlardan biri de benim hayatımın tam ortasında. Sezon finalini yapan dizi de yansıttığı gibi hali Süleymanın. O benim Excel tablom. Hayatımın exceli. Hani olur ya, excele yeterince hâkimseniz, hesapta yaparsınız resimde çizersiniz. İşte öyle bir adam o da. Bir Excel kadar düzenli hayatı. Bir yerinden tutayım dersin ya sütun kayar ya yanlış tabloyu ekler satırı kaydırırsın. Bir ömür verip, onun bütün formüllerini, makrolarını, mikrolarını, grafiklerini her şeyini öğrenmek dışında bir şey yapmadan durabilirim.
Dedim ya hayatımın tam ortasında diye. Ne kadar uzaklaşsam ne kadar uçlara kaçsam da yine yuvarlanıp ortaya düşüyorum ya da bile bile koşa koşa yanına gidiyorum. Belli zaman aralıklarında en az bir doz almasam ne işim rast gidiyor ne uykularımda bile huzur bulabiliyorum. Zaten ben gitmesem ona o benim rüyama geliyor. Bir şekilde kendini hatırlatıp sanki yanına çağırıyor. Daha önce defalarca bir araya geldik. Sanki hep o zamanda kalacakmışım sonrası olmayacakmış gibi yaşadım o anları. Ama her seferinde ayrı kaldım her seferinde yeniden yanına koştum sonuncuda olabildiğim kadar uzağa gittim. İstemeden, sadece öyle gerektiğinden, oluverdiğinden işte. Aklı yetmeyenlerin aklı yettiğince uydurduğu, kapasiteleri kadar yakıştırdığı şekliyle âşık değilim ona ama. Olmadım da. Öyle bir şey değil ki zaten anlattığım. Hayranlık mı? Bilemedim. Bilemem. Sevgi tarifsiz kaldığı kadar büyüktür. Adını koymadığın kadar yaşar bana göre. Ben onu seviyorum. Bir çocuk kalbinin dile gelse söyleyeceği kadar, KOCAMAN seviyorum. Sadece seviyorum işte.
Hayatıma girmiş bulundu bir kere. Artık benim bu hayattan çıkmaya onu da çıkarmaya niyetim olmadığına göre, ben arada gidip dönmelerime, görüp öpüp sarılıp yeniden uçlara gitmeye sonra yine ortaya yine ve yine. Sanırım bu kusur döngünün içine tanıdığım andan itibaren atlamışım ben bilmeden. İşin tuhafı da pişman bile değilim. Keyifli bir oyuna çevirdim durumu kendimce. Her işareti takip edip yanına gitmeye bulduğum her bahaneyi kullanıyor tadına doyamıyorum. Zaten ona doyduğum an bir daha gitmeme gerek kalmaz ki. Bayramları seyranları belki de bu yüzden hala bir çocuk saflığıyla ve heyecanıyla bu kadar candan bir sabırsızlıkla bekliyorum. Mesaj atmaya, yanına gitmeye her türlü vesaireye bahane oluyor kendiliğinden diye. İşaret beklememe uygun bölgelerden bahane uydurmaya ayrı zaman ve enerji harcamamış oluyorum.
Bak şimdi yine özledim, gidip uyusam mı ben? Belki rüyama gelir sabah kadar vakit var. Ben de ertesi gün yanına gitmek için bir nedene sahip olurum. Başım da ağrıyor zaten. Hadi kapatıyorum ben bakıyorum da çok da yazmış yine. Bir Excel tablosunu öğren öğren nasıl bitmiyorsa onu da anlat anlat bitmez. Ben yine de başladım bir yerden. Arkası gelecek gelebildiğince…
Tarifini yapamadığınız sevgiler, tadına doyamadığınız insanlar dilerim. J
Köşem Sultan ®