NE OLACAK ŞİMDİ??
Bu mu hayatın oluru? Dünyanın yaşanması gerektiği şekli? Bu mu sözde insan denen canlıların muhtemelen kendi yakıştırdığı için yarattığı dünya? Çok mu sıkıcı olacaktı kardeşlikle sevgiyle dostlukla can cana yan yana geçirmeyi seçseydik günleri? Hareket mi macera mı aradığımız? Ne zaman bu kadar kötü oldu insan? Ne zaman bu kadar karardı gözler? Ya da bu kadar mı saklı kaldı insanın içinde kötülük de ilk fırsatta ayyuklar gözümüze sokuluyor şimdi?
Öldür öldür bitmiyor işte insanlar nereye kadar gidecek bu katliam hırsı? Daha hangi sebeplere hangi uyduruk davalara sığınarak kaç binler ölecek öldürülecek? Ne zaman gözü doyacak katillerin, katilliğin? Bir olup terörün kendiyle savaşmak yerine insanlar daha ne kadar savaşacak birbirleriyle?
Daha önce de sormuştum kim başlattı bu meseleyi? İlk kavgayı çıkaranı getirin karşıma alayım ifadesini. Ama şu zamanda en çok tercih edildiği halde hiçbir işe yaramadığı her hali ile ispatlanan ama maalesef hala anlaşılamayan ikna etme tekniğiyle; şiddetle öfkeyle zorla değil. Getirin ona sevgiyi anlatayım. Sevginin yapacaklarını,yaptıracaklarını. Sevgi olmazsa dünyanın yıllar sonra alacağı son halini göstereyim ona. Bak diyeyim, şimdi öfkene yenilmen ne sonuçlara sebep oldu? Mutlu olur mu başlattığı bu şeyden? Bu şimdiki halden?
Üç beş karış toprak için yapılanlara yaptıklarına yüzü kızarmayanlar tüm dünyayı ele geçirse bile iki günde yerle bir etmeyecekler mi her şeyi? İçlerindeki nefretle bastıkları yeri kurutanlar tüm evrene sahip olsa ne olacak ki? İnsanların hırstan nefretten ufalmışlıkları gözyaşlarıma sığıyor bazen benim de. Anlamıyorum ki yorum yapayım. Sorabiliyorum sadece nedir derdiniz diye. Nedir paylaşılamayan? Taş mı toprak mı? Eğer birbirine karşı duran iki insandan bir ölüyorsa iki taraf da kazanmış olmuyor ki. İşin içinde ölüm varsa kimse hiçbir zaman kazanamaz ki. Ölümün topladığı çiçeklerin yerine ekilen tohumlar daha ne kadar dayanabilecek ki?
Kimsenin içinde kalmadı mı sevgi? Ya da yok muydu hiç? Bu işimize mi geldi? Dünya da kullanılan bu kadar devlet türü yönetim şekli varken şirinler dışında kimse mi seçmedi sevgi yönetimini? Sevgi yönetmez bile yaşatır. Yaşasa ya insanlar sadece. Yeşilin mavinin her renk tenin tadını çıkara çıkara. Her şivenin keyfine vara vara. İnsanları ayırmamayı öğrense ya insanlar. Kim öğretti bize ayrımcılığı? Nasıl birilerinin ölümüne sevinir hale geldi insan? Nasıl bu kadar zalim oldu? Onun tarafından benim tarafımdan diye düşünecek cahillik sınırına ne zaman dayandı insan oğlu? Ama bir yerde bir yanlışlık yok mu? Bu dünya hepimiz içindi hani. Ben böyle bir dünyaya mı doğmuşum? Ya da sonradan yavaş yavaş mı bu hale geldi her şey? Vicdanlarını mı gömdü insanlar zamanında kazandıklarını sandıkları o birkaç avuç toprağa? Kan tutmuyor mu kimseyi artık? Kim kimden yana bilemiyorsun artık. Biliyorsun da konduramıyor inanamıyorsun belki. Ama neden bir “yan” var ben daha bunu hazmedemedim ki.
Birileri korkalım da ona sığınalım diye karıştırıyor ortalığı sanki. Sizi koruyorum koruyacağım deyip kendi çıkarları için içindeki enerjiyi en olmadık şekilde atmaya hazır olan diğer birilerini kışkırtıyor gibi.
İnsanlar sokakta birbirilerine nefretle bakıyor. Ramazan bile engel olamadı buna. Eskiden bu dönemlerde orucun sevimli siniri dolanırdı sokaklarda. Açlıktan bitkin gözler eleştiren gözlere dönüşmüş. Çok fena çok.
Kim toparlayacak şimdi ortalığı? Herkesin kinden kandan nefretten bu kadar gözü dönmüşken kim düzeltecek her şeyi? Kim cevap verecek bu sorulara? Ne olacak şimdi? Diye sorup durmaktan kim alıkoyacak bizi. Batman mi Superman mi? Çocukların inandıklarına inanmaya devam etsek özümüze dönsek durdurur muyuz bir şeyleri? Tüm dünyaya etki edecek bir sakinleştirici okyanuslara dağlara taşlara serpilse, sevginin aşısı olsa ve tüm dünya bu aşıyı yaptırmak zorunda kalsa. Mesela. İçimdeki sekiz yaşındaki ben uydurdu bunları. Daha yaratıcı olamayacak kadar yorgunum çünkü. Düşünmekten üzülmekten. Etrafımdaki herkes de öyle. Zorla içine sokulduğumuz sistemlerin çarklarına takıldık gidiyoruz. Kimi kolundan kimi bacağından. Ağır aksak gidiyoruz. Bir kısmımız kendine özgür diyebilmek için saçmalıyor ama yine devam ediyor tutsaklığına. Kendi içindeki tutsaklığından kurtulamıyor çünkü. Sırf henüz öldürülmedik diye özgür hissediyoruzdur belki de. Ama ne zaman gelecek ölüm nereden? Dahası ve en acısı kimden?
Daha çok yazarım daha çok yazar kapatmak lazım tam da şu anda. Başım da çatlıyor zaten. Uyku muykuda , kalmadı ki zaten,tutmaz daha…
Ferhan PETEK
Köşem Sultan ®