SİSTEMİN KIRIK ZİNCİRLERİ
Yenilmeyi mi seviyoruz yoksa vazgeçmekle pes etmekle flört etmeyi mi henüz çözemedim. Ama savaşmak konusunda bir sempatimiz varsa da bunu kendi hayatımız harici her konuda kullandığımız kesin.
İmkânımız olmadığı için değil hayatı ikiye bölmeye cesaretimiz olmadığı için vazgeçiyoruz belki de bizi mutlu etmesi muhtemel birçok eylemimizden. Oysa toplumun bize zorla direttiklerinin elebaşı olan sistemin gıdığını okşayıp sırtını sıvazlarken kendi bildiğimizi okumak mümkün. Ama bu ihtimali bile düşünmüyoruz ki uygulamaya geçelim.
Nedir kardeşim senin derdin? Sor bakalım içindeki çocuğa tabi sayende birazcık da olsa mecali kaldıysa. Ne diyecek sana? Hangi mesleği hayal ediyordun ben sen iken? Ne olacaktın ben olduğumda? Şimdi yaşadığım hayat mı bana o yaşlarda layık gördüğün? Yanından geçiyor muyum yoksa çok mu uzağındayım hayalini kurduğun her şeyin?
Sizi bilmem ama benim çocukluğum hala sıcak fazla uzaklaşmış olamaz. O yüzdendir hala her sıkıştığımda ona koşuşum, her yiyeceğim halttan önce ona danışmam. Tamam sigorta dolsun der büyükler. Öyle sanattı sepetti hobin kalsın çok istiyorsan derler ama elinde bir mesleğin bir altın bileziğin olsun diye diretirler. Peki ya ben altın değil de gümüş seviyorsam? Soran yok tabi. İlla topluma yani çoğunluğa uyulacak illa sistemin çarkında sıkış tepiş yaşanacak. Ne münasebet efendim. Ben sistemin de gönlünü yaparım küstürmem kendi bildiğim yolumdan da şaşmam.
Ne kadar çok değişiklik yaşarsan o kadar hata yaparsınmış neymiş efendim yuvarlanan taş yosun tutmazmış. Sen bu taşa bir şans ver hele de gör bakalım neden nereye nasıl yuvarlanıyor? O yuvarlanan her zaman bir taş değil de belki bir kar topudur olamaz mı? Belki izin versen de büyüye büyüye ilerlese. Ama yok insanoğlunun kontrol merakı işte.
Sevgili sistem yenilmişleri farkında değil misiniz sistem bile sizin yarattığınız bir canavar aslında. Yani gerçek bile değil.
Sıkıştırmışız kendimizi masalara kariyer adı verilen süslü püslü canavarlara kaptırılmışız bir dolu yalanlara gidiyoruz. Kendimizden çocukluğumuzdan çocukluğumuzdaki bizden uzak diyarlara sürüklendiriliyoruz. Oysa her şey tersine dönse;
Mesela şu an bu ülke de ve hatta dünyada anne ve babalar çocuklarının sigortalı maaşlı bir işte çalışması için eleştirilip durulan sistemin çarkları arasına sokmaya sıkıştrmaya çabalarlar ya hep sanat hep lüksiyet hep para getirmez ve onlara göre hep boş işlerdir ya bu iki dünya yer değiştirse ne olurdu acaba?
Her anne baba çocuklarını avukat mühendis vs. yerine heykeltıraş ressam aktör müzisyen oyuncu olmaları için okutup büyütseler sanatla ilgili her meslek sistemin çarkı olsa ve bütün evlatlar bu çarklar arasında ezilse avukatlık mühendislik diye olmaya zorlandığımız meslekler para getirmeyen boş işler olsa nasıl olurdu acaba? Düşünsenize KPSS nin adı bile değişiyor Sanat erbabı seçme Sınavı oluyor. Seksen puan üstü alan pop star oluyor konservatuar mezunları ise direk kadrolu maaşlı işlerde başlıyor.
Hatta devleti askerler değil de sporcular koruyor olsa savaşlar meydanlarda toplar ve tüfekler ile değil de stadyumlarda olimpiyat oyunlarıyla yapılıyor süper güçlü kabul edilen devletler mesela ABD değil de Jamaica ya da Brezilya kabul ediliyor dünyada hiç kan dökülmüyor.
savaşlar olmasa hatta. Dedim ya tek bildiğimiz savaşın adı spor müsabakası olsa.
Onda da sadece iyi olanın kazandığı kabul edilse en başından.
Ama yok ya bu sefer de iki sporcu itişir kakışır yenişemeyip birbirini itekler. Sonra diğeri yanlışlıkla yere düşünce kafası yarılıp ölür. Yanlışlıkla da olsa ilk cinayet işlenmiş olur. Eee sonra dön başa yine işin yoksa. Tamam tamam döndü dolaştı aynı hesaba geldi bu iş vazgeçtim ben. Ama hani bugüne kadar tersten hayat olayının şiiri yazıldı filmi yapıldı tersine dünyaların falan hani ümitlenmiştim belki bir de ben kafanızda yer ederim bu konuda diye ama. Sanırım ben bu iş için fazla gerçekçi kalıyorum. E farkındayım ben de çoğunuz gibi ne yapayım? Ben de kendi farkındalığını bulan olmadı yaratanlardanım.
Kendi arkasını kollayamayan dünyayı kurtaramaz der dururum ben. “Ben iyi durumdayım köşeyi de döndüm ama yok dünyayı yüklenmeye mecalim” diyenler olacak olursa onlara cevabım da hazır: “Siz sanıyorsunuz. Aslında siz olmak istediğiniz kadar değilsiniz” derim olur biter.
Her türlü pek de iyi durumda değiliz aslında öyleymiş gibi gösterildiğimizden çok.
Bunları okuduktan sonra gidip bütün zincirleri kırayım derken her şeye karşı çıkıp sistem kölesi olmamayım diye oraya buraya saldıracak değil de hem hayatın bugüne kadar bir şekilde gelmiş toplumun gerekliliklerini yerine getirip hem de hayallerini bir köşede tozlanmaya küflenmeye bırakmayacak kadar onlara sahip çıkan insanlara derdimi anlatıyor olmak da benim şansım olsa gerek. Sonuçta hangi işi yaparsanız yapın beğenmediğiniz sistem sayesinde sahip olduğunuz o düzenli maaş ile istediğiniz hobinizin ya da sanatın ucundan tutup onu beslemek mümkün.
Neyse tamam kapatıyorum çok yazdı yine başım da ağrıyor zaten ama kıracak zincirlerim var daha. Belirteyim bu zincir meselesi burada bitmedi. Her yanlış anlamaya bir cevap her sorun zannedilene bir çözüm var.
Köşem Sultan ®