TERCİHİNE GÖRE..
?Annemin öldüğü yaştaydı. Aralarındaki tek ortak nokta buyken birçok farktan biri de annemin başına gelen, hayata sıkı sıkı tutunup bundan keyif aldığı bir dönemde başına gelen kaza süsü verilmiş bir ecelken onun ölümü seçmesiydi.?
Hayat tercihlerimizin sonucunda başımıza gelenlerse eğer, bedelini ödemeye hazır olmadığımız hiçbir yola adım atmanın anlamı yok. Kim olduğumuzu arayarak, nereye ait olduğumuzu düşünerek, kimi seçeceğimize karar vermeye çalışarak harcadığımız zaman ömrümüzdeki kayıp zamanlardan dilimlerdir sadece. Belki de anlam arayalım derken çok kurcalıyoruzdur hayatı dibi deliniyordur ve içinden çıkılamayacak bir hal alıyordur. Debelendikçe sadece deliğe yani en dibine daha da yaklaşıp en sonunda düşüyoruzdur. Sonra yaşanacağı varsa da yaşanmayacak hale geliyordur hayat. Gitmeyi bile bilmiyoruzdur belki. Adam gibi gitmeyi. İnsan gibi yaşamayı öğrenemediğimizden olsa gerek insan gibi ölemiyoruzdur da belki. Ya vazgeçmeyi seviyoruz ya da yorgunluktan, ancak işin kolayına kaçmaya mecal bulabiliyoruz. Unutamadıklarımızın acısı unutulamayacak anıların gelişine engel oluyor bazen. Yanımızdakilerin dolduramadığı boşluklarda kaybolup, yanımızda olmayanları bekler hale geliyoruz kendimizi ve yanımızdakileri düşünmeden. Yaşam bittiğinde gideceğimiz yeri hatta bir yere gidip gitmeyeceğimizi bile bilmiyoruz ama ölümün kelimesi bile sanki içinde çok fazla anlam barındırıyormuş gibi davranıyoruz. Belki de tam tersi, ölümün birden çok anlamı var ama biz birini bile anlayamadığımızdan şaşırıyoruz. Eninde sonunda içinden sağ çıkamayacağımızı bildiğimiz bir hayatın içine ediyoruz. Zaten en iyi olduğumuz konuda bu.
Seçtiğimiz meslek ya da yaptığımız işin içinde kayboluyor ne kendimize ne çevremize zaman ayırmayı aklımıza bile getirmiyoruz. İş bulunur meslek edinilir ama bazı meslekler vardır ki maddi getirilerinde bir yere kadarken manevi değerlerinde sınırsızdır. Örnek olunan, yol gösteren olmayı göze alamayanın seçmeye cesaret bile edemeyeceği meslekler. Çocukların gençlerin kafalarının en karışmaya müsait yaşadıkları böyle tuhaf bir dönemdeyken, en doğruya yatkın örneklere ihtiyaç duyarlar. İnsanın inandığı, baktığı, olmak istediğine en yakın gördüğü kişilerin yaptıkları gözle en görülen hata, arkasından gelen gençlerin de yolunu tıkayabilir. Öne doğru bir adım atmadan önce belki de arkaya son bir kez dönüp gelenlere bakmamız gerekebilir.
Ne de olsa gitmek kalana zordur bilindiği gibi. Kalanların durumu azıcık da olsa hazmedebilmesi için yapabileceği tek şey var; özledim görüşelim diyenlere zaman ayırmak onları ertelememek. Sizden istenen şey sadece 1 saatlik bir görüşme olabilir. Ömrünüzden ayıracağınız 1 saat belki de başka birinin yıllarca sürecek hayatına bedeldir. Kalanların toyluklarına rağmen göstermek zorunda oldukları bir olgunluk vardır ki, gözlerinin önünde yaşanan kötü örnekler yollarını açmalı içlerini kapamamalıdır. Duyduğunuz her şey dile kolay olabilir. Ama belki de işin sırrı olmasına ihtimal vermediklerinizi ya da yapılması zor gelenleri tekrarlamaktır. Belki de gerçekten 40 kere söylenen şey oluyordur.
Tercihlerimizin sadece bize bağlı olmadığı bir hayatın zorluğu tartışılamaz ama bazen ihtiyacımızdan fazlasını istiyor olmak da bizi en dibe çekebilir. Ne, ne kadar, ne zaman ve nasıl zor gelirse gelsin belki bazen sadece gökyüzüne bakıp alabileceğimiz en derin nefesi almak iyi gelebilir. Evrendeki sonsuzluğun ve geleceğimizin en ortak yönü olan bilinmezlik bizi korkutsa da, hayatta hala uğruna “kalınması” gereken hayaller olabilir.
Bir şeylere son vermeden önce doğru yerden, en doğru şekilde, öncekilerin tam tersini yaparak, bir kez daha başlamak tek çare olabilir.
Çok yazdım, çok yazdı. Kapayacağım evet. Başım da ağrıyor zaten uyuyacağım daha. Ama yeni bir güne yepyeni umutlarla uyanmak üzere…
İyi Uykular Eftal…
Köşem Sultan ®