UMUT FAKİRİN HAVYARI
Bir şeyi ya da birini istiyor olmanız, onun sizin için en iyisi olduğu anlamına gelmiyor çoğu zaman. Belki kadercilik belki inanç, ne derseniz deyin durum bu. Yıllarca yırtınırsınız ulaşmak için, istersiniz, neye inanıyorsanız ona yalvarırsınız size versin istediğinizi diye, olmaz bir türlü
Olsa da başka türlüdür çünkü. Olmamasında vardır bir hayır. Bir de isteyip tam olacağına dair tüm umudunuzu kaybetmişken başınıza gelenler vardır. Hani bazılarının mucize dediğinden. Mucizedir belki gerçekten başımıza gelen her güzel şey. Hayat da başımıza gelen en güzel şey olduğuna göre, hayat gerçekten de filmlerde anlatıldığı gibi bir mucize midir ki?
Umuttur yaşatan insanı. Ne demişim zamanında: “Umut fakirin havyarı.” İyi de, istediğiniz şeyin bir anda oluvermesi ya sizi kâbus dolu gecelerin kucağına bırakıverirse? Bir anda oluverdi dediğiniz şeyler de aslında uzun zamandır gösterdiğiniz çabanın, verdiğiniz emeğin karşılığı ise de siz bunu fark etmemişseniz? İstediğiniz kişiye, yere ya da duruma ulaştığınız zaman sizi sonu gelmez sıkıntıların içinde hissettirecek an, bütün bunları düşünmeye başladığınız andır işte. İsteyip de aldığınız, hayal edip de ulaştığınız şey her ne ise, onu kaybetme korkusu olur en büyük yanılgınız. Ya bir gün kaybedersem derken arada bir sürü günün heba olduğunu görürsünüz. Ama çok zaman sonra. Yıllar geçtikten, beliniz büküldükten, kırışıklıklarınız için hiçbir ütünün kar etmeyeceğini fark ettikten sonra.
Anın tadını çıkarmak işte tam da bu noktada işe yarayacak. Tabi becerebilirseniz. Farkındalığınız sizi doğrunuza götürebilir ancak. Bu durumda bile. İnsanın en büyük iki hatası, geçmişin tortusu bir de gelecek korkusu. Oysa anı yakalayabilsek olmaz mı? O anda yaşasak bir saniye sonra bile geri gelmeyeceğinin farkındalığında. Hata yapmaktan korkmadan yaptığımız hataya bile sahip çıkabilsek. Bazen sırf onun da bizim emeğimiz, belki de bize AİT olan tek şey olmasının hatırına. Hayat hep iyi insanlarla karşılaştırsa bizi. Ya da biz her karşılaştığımız insanın içindeki illa ki var olan iyiliği görebilsek. Her kötü olayın aslında iyi bir sonuca bağlanabildiğini fark etsek. İhtiyacımız olduğu kadar evham yapsak gerisini koyversek kendi gitse varacağı yere, bizi de götürse. Hafif meşrep havalara rağmen yaz da geliyor zaten. Çeksek içimize gökyüzünü, yeşile doysak, mavilere dalsak. Hiçbirini yapamasak mesela, sadece hayal etsek? Mış gibi yapsak biraz, bize verilene doysak. Umudun dibine vursak. Ne veriyorsa onu alsak, ne umduysak onu bulsak.
Ferhan PETEK
Köşem Sultan ®