VAKT-ÛL AŞK
Aşkın zamanı varmış, gelirken izin alıyor, bize soruyormuş gibi hep kullanırız bu ifadeyi. Oysa olmadı ve olmayacak. Paldır küldür girmeye devam edecek hayatlarımıza. Ya bir ömürlük yanılgı yaşatacak gelişlerinden birinde fark ettirmeden, ya en olmadık anda pişmanlık çukuruna atacak kendisine kapılanları.
Yaşatırken iyidir, insanın içindeki Mecnunlar, Leylalar hortlar, yanlışını kollayamaz, adımını planlayamazsın, artık bir şeyler kontrolünden çıkmıştır, ama ne en farkındasındır ne de farkına varınca umurunda olur.
Ne kadar katı olursan ol o güne kadar, kendini tanıyamaz, seni tanıyanların şaşkınlıklarından kurtulamazsın. Sen, sen değilsindir artık. Başka, bambaşka biri, bir yabancı görürüsün aynaya baktığında. Böyle olacağını bilemezdin tabi. Hiç tanışmadığın birine dönüşeceğini hesaplayamazdın. Aşkın özelliklerinden biriyle tanışmışsındır işte. Olması gereken bu herhalde diye düşünürsün.
Çevrenin etkisiyle âşık olursun bazen. Onlar bakışlarını, gülüşünü, tavırlarını değerlendirir ve karar verilir; sen âşıksın arkadaş. Nereden biliyorlarsa? Etkiye tepki aşkı yani. Madem öyle görünüyorum öyle ise aşığım dersin sanki aşk bir mantık önermesiymiş gibi. Beni bu kadar iyi tanıyan insanlar bile öyle diyorsa bir bildikleri vardır diye düşünürsün, seni en iyi tanıyanların, en yakınlarının bile asla içini göremeyeceğini unutarak. Zaten anlarsın, anlamalısın aşık olduğunu. Anlamaktan öte hissetmelisin. Akıl değil, gönül işidir bu. Hatta iş de değil oyun da. Sadece bir duygu işte. Ama sadeceliğinden yaşattıklarıyla kurtulan bir duygu.
Hep bir bedel ödeten, ödül ya da ceza ama mutlaka ödeten bir duygu. Ne formülü var, ne sembolü. Yaşa ve öde. Hani kimileri aşkı bir tatlıya benzetir ya,kimse hesabı ödeme zamanından bahsetmez. Oysa kartla ödeme yapamaz ya da veresiye yazdıramazsın. Yitirdiğin umutlarını, yıkılan hayallerini hangi banka karşılayabilir ki, AŞKBANK hala kuruluş aşamasında, hala bir şubesi açılmadı.
Aşkını kaybedince aklını kaybedersin, hiçbir ortak yönü olmadığı halde. Yaşarken aşkı unuttuğun aklın o zaman hatırlatır kendini sana sanki. Bir karış havalanır da dönüşü çok ani olur değil mi? ya şimşekler çakar, ya yolda yürürken kafasına piyano düşen adamın şaşkınlıkla karışık talihsizliğine bandırılmış tuhaf ölümünü yaşarsın. Oysa o adam masumdur, habersizdir olacaklardan, sen öyle değilsin ki. bile bile başlamadın mı hikayene? Bile bile yaşamadın mı her şeyi? Ummuyordun ama hazırlıklı olmalı konu aşksa her şeye. Ayrıntılardan kopmamalı,tabiri caizse uçmamalı fazla havalara ama gönül ferman dinlemez ya…. Sen şuna; işime gelmedi, kaptırdım kendimi tatlı geldi aşk türküleri, gerçeklerle kim uğraşacaktı ki, kapattım gözlerimi bıraktım aklımı bir kenara hayallerle yaşamak tatlı geldi desene. Sonra karşı tarafı suçlamak daha kolay ama değil mi?
Yaş geldi geçti, yalnızsın ama en beteri vazgeçmişliğinde üzerinde gelmişsin bu yaşa ve bu yalnızlığa. Neden âşık olamayacakmışsın ki? Ya da neden söyleyemeyecekmişsin? Gülerler adama değil mi? ne alakası varsa. Aşkın yaşı varmış gibi.
Ya vaktin olmamıştır, ya biri . ya gözlerin yeni açılmıştır, ya aklın başına geliş zamanı uzamıştır. Bundan kime ne? yaşa işte kapına gelmiş aşkı. Gerisini boş ver. Yaş sorunu var(!) hadi canım. Yaş neden sorun olsun ki aklına düşecek kadar hali varsa aşkın, dibine kadar geldiyse vardır bir hikmeti. Ne oyala geleni, ne oyalan artık. Zararın, aşksızlığın neresinden dönsem kardır diyeceğine biraz daha geciktirmenin ne anlamı var ki? hem bir daha gelecek mi gelse de seni bulacak mı? işte o zaman bir şeyler için gerçekten GEÇ olmayacak mı?
Daha çok erken,şimdi olmaz,tam bir şeylerin başındayken hayatıma bir yön verecekken,hazır değilim…… hadi canım! Alt tarafı bir aşk yaşayacağın,ne kadar zamanın alacak sanki? Seni anlamayacak bir şeyler için aşkınızı yaşarken sana zaman tanımayacak biri zaten sevmiyordur gerçekten. onun için düşünmeye bile değmez ama sen bu kıvranmalar içindeyken seni zorlamayan kişi de kaçırılmamaya değer. Sana zaman tanıyan…. Sanki ne için ne kadar zamanımız olduğunu biliyormuşuz gibi. Sanki bizim yerimize zamanlama yapan biri yokmuş gibi…
Her şeyi planlarsın. Adımlarını dikkatli atarsın,hata yapmamak için hem kendinle hem başkalarıyla savaşırsın. Ve o gelir. Aşk. Kapıyı çalmadan içeri girer,sormadan anlatır,vermeden alır. Ve sen yolunu değiştirir, planlarını aşka göre yaparsın. Zamanı olsa da olmasa da hayatının yönü aşka dönmüştür artık. İlle de biri gelince olmaz bazen. Sadece kapılıverirsin işte. Seni sürükleyen şey insanlığını hatırlattığından,duygularında bunun bir parçası olduğunu fark ettiğinden. Boş dersin ama hoşuna gittiğini inkar edemeden. Zamanını sen belirleyemezsin çünkü aşk bu lüksünü elinden almıştır bile.
‘’Neden bu kadar apansız bu kadar erken geldi ayrılık? Tam alışmışken,gelecek planlarını iki kişilik yaparken,biz olmuşken neden?’’ sen buna erken gelen ayrılık mı diyorsun? Zaman kavramın iyice karışmış olmalı. Bu ayrılık kararı için ya en doğru zamandır;hiçbir plan uygulamaya geçmemişken gelen,ya geç kalınmıştır bitirmeye; emin olduğun inandığın kişiden vazgeçmek için,verdiğin sözlerden pişman olmak için geçtir.
Asıl zamansız olansa hayıflanmaktır durumuna,zamanı gelense kabullenmek bittiğini,bitmesi gerektiğini.
Ferhan PETEK
Köşem Sultan ®