Siyasal ve asayiş olaylarının yoğun yaşandığı dönemlerde toplumlarda bir ‘Lakaytlık’ ve ‘Boşvermişlik’ hasıl olur. Ve kitle iletişim araçları, ‘Magazin’e yönelir. Mesela 2002’de Rahmetli DSP Lideri Bülent Ecevit’in aniden rahatsızlığı ve AK Parti’nin iktidara geldiği o siyasal çalkantılı dönemde aniden dilimize pelesenk olan ve 10 yıl geçmesine rağmen unutulmayan “Tostumu yedim, bekliyorum” klişesi ortaya çıkmıştı. Yine ‘Maraba Televole’lerin dillerde nağme olduğu dönem, tam da 28 Şubat Süreci’ne denk gelmişti. Rusya ve Gürcistan’ın savaşa gittiği, Kosova’nın bağımsızlığını elde ettiği, dünyada iç çatışmaların yoğunlaştığı 2008’de ise Türkiye, Safiye-Faik ikilisiyle tanışmıştı. Hemen her gün her kanalda karşımıza çıkıveriyordu bu ikililer. Yine 2005’te Başbakan Tayyip Erdoğan, Devlet Bakanı Güldal Akşit, Bayındırlık Bakanı Zeki Ergezen ve Tarım Bakanı Sami Güçlü'nün istifa ettiğini açıklamıştı. Aynı yıl Talabani, Irak Cumhurbaşkanı seçildi. Bu uluslar arası ilişkilerde yeni bir dönemin işaretiydi ve o dönemde Türk TV kanallarının hemen hemen her birinde ‘Magazin’ programları yaygınlaşmıştı. İyi de reklam alıyordu bu programlar ve yapımcıları memnundu gidişattan.

Acaba?

Şimdi başa dönelim: Seda Sayan ve Demet Akalın’ın dehşetengiz açıklamalarını okuyunca aklıma az önce söylediklerim takıldı. Eh, Şam Büyükelçimizi çektik, 2 Türk gazeteci Suriye’de tutsak, 4+4+4 eğitim sistemi TBMM Genel Kurulu’nda. AP Türkiye İlerleme Raporu’nu açıklamaya hazırlanıyor ve İran, birçok ülkeyle gerginlik içinde. Bu açıklamaların manşet olması, birçok kanalda tartışılması, sosyal medyada en çok ‘Retweet’ edilip paylaşılanlardan olması bir tesadüf mü, yoksa tekerrür eden makus tarih mi? Siz düşünedurun.