?KAYIP? OLAN HÜRREM Mİ, KADUMİ Mİ?
Gülçin GÜNAY Yazdı...?Gerçekte? neyi yaşıyoruz ya da yaşadığımızın ne kadarı gerçek? Mekan, mesaj ve yayınlar üzerine kurulu bir simülasyon içinde algılamaya çalıştığımız doğrudur bu hayatı. Bunu ekonomik buhranın kuru ve çatlak topraklarından çıkardığı entelektüel Jean Baudrillard 1950?lerde demiş demesine de hala kıvranmamız nedendir, niyedir?
‘Muhteşem Yüzyıl’ın Hürrem Sultan’ı Meryem Uzerli’ye taktık şimdilerde. ‘Tükenmişlik Sendromu’ rahatsızlığı (!) onun sayesinde tekrar gündeme geldi, bazı psikologlar hemen PR çalışmasını hızlandırdı, eskiler deşilmeye başladı, oyuncular yine isyan bayrağını açtı: “Günde 18 saat setlerde, yazıktır, günahtır bize” diye feryat etmeye başladılar… Uzerli ortadan kayboldu ya… Mayıs ama Temmuz sıcağı ya bir de… Sezon da açılacak ya… Türkbükü’ndeki işletmelerin de işine geldi, hiç ayrı gayrı olur mu onlardan? Magazin gazetecilerini fişeklediler: “Aslında ‘Hürrem’ sevgilisiyle Bodrum’da tatil yapıyor” diye. Haber siteleri, gazeteciler, belli başlı programlar Hürrem’in izini bulmaya çalışıyorlar şimdi. Nerdedir, ne yapıyordur, dizi erken final yaparsa ne olacak bu memleketimin hali?
Kayıpların 10’larcası… 100’lercesi…
ŞİMDİ sihirli ekrandan biraz ayıralım gözlerimizi… Türkbükü’nden, ‘Hürrem’ şatafatından uzaklaşalım biraz, ‘Tükenmişlik Sendromu’nun sadece oyuncularda olmadığı algısını da aklımızın bir köşesine kazıyalım. Suriye’de tutuklu bulunan Filistinli gazeteci Beşar Fehmi Kadumi’ye dönelim, aylardır figan eden Arzu Kadumi’nin eşine… 21 Ağustos 2012… O gün bugündür hiçbir iz yok kendisinden, medya siteleri ve gazeteciler sessiz, ekranlar sessiz, Arzu Kadumi ‘Tükenmiş’, sosyal medyalardan bir ses yükseliyor mırıltı halinde.. Peki oradan da çıkalım, 1990’lı yılların kayıplarına dönelim, hani bir sabah polis zoruyla evinden çıkıp dönemeyenlere… Onlarcasına, belki yüzlercesine… Sonra tekrar çekirdeklerimizi alıp ekranın önüne geçelim, ‘Simülatörlerin gücüyle’ deyip…