ÖMER ÇELAKIL İLE İZDİVAÇ
Ömer Çelakıl ismini ilk kez 2000?li yılların başında dönemin sıkı habercisi Hulki Cevizoğlu?nun ?Ceviz Kabuğu? programında duyduk. O zamanlar Çelakıl, 20?li yaşlarda, Tıp öğrencisiydi. Ve Kur?an-ı Kerim?i kendine ait şifre yöntemleriyle yorumladığını söylüyordu. Hatta demekle kalmıyor, ?Kur?an-ı Kerim?in Şifresi? adında bir de kitap yayınlamıştı.
Cevizoğlu, birkaç program konuk ettiği ve kanaatimce tanıtımına önemli ölçüde destek olduğu Çelakıl'ı sorularıyla ters köşeye yatırıyor, genç adam ise her kezinde 'Sansasyonel' kanıtlarıyla ters köşeden sıyrılmasını beceriyordu. Derken Çelakıl, ünlü ilahiyat profesörleriyle tartışır duruma geldi. Belki de'Tıp doktoru adayı' olması onu diğer din eğitimi almadan ahkam kesenlerden ayırıyordu. O, uzun ve kendine has saçları, siyahtan vazgeçmeyen giyim stili ve sır gibi sakladığı özel hayatıyla yavaş yavaş popüler kültürün yeni'Yol göstericisi','Kıyamet alamet-i farikacısı' oluyordu. Dünyanın herhangi bir köşesinde yer sarsılsa ona soruluyor, heyelan olsa o konuk olarak çağrılıyor, Ayazma Deresi'ni sel taşırsa ilk görüş alınanlardan biri Çelakıl oluyordu. O, medyanın yeni reytingmatiğiydi. Gazeteler, promosyon olarak onun kitabını hediye ediyordu. Derken yıllar yılları kovaladı. Bu temiz yüzlü, hangi tepkiyi alırsa alsın sinirlenmeyen genç adam büyüdü ve Seda Sayan'ın programına 'Dr. Ömer Çelakıl' olarak katılmaya başladı. Hangi arada derede bilinmez ama Tıp Fakültesi'nden de mezun olmuştu. Sayan, sebze meyvelerin şifasından, İbrahim Tatlıses'i vuranların akıbetine, kıyamet işaretlerinden, Yecüc Mecüc'e kadar her türlü dikkat çekici soruyu soruyor ve ağzı bir karış açık 'Ömer Hocası'ndan cevapları dinliyordu. Tabii onunla birlikte bilinmeyene merakı olan herkes de. Buraya kadar geçen 8 yıl, belki Çelakıl'ın kendini ispatlama, kamuyu bilgilendirme çabası olarak yorumlanabilir, optimist bir görüşle. Eyvallah diyelim. Peki ya izdivaç programına katılmak ne oluyor? Evet, geçenlerde TV'de zap yaparken gözüm özel bir TV kanalında yayınlanan'Su Gibi' adlı evlendirme programına takıldı. 'Dr. Ömer Çelakıl', birbirlerini'Tanımaya' çalışan genç çiftin arasında'İlşki yorumculuğu' yapıyordu. Şimdi benden 'Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu' dememi bekliyorsunuzdur. Hayır demiyorum, diyeceğim şu: "Çelakıl, nereye koşuyor" dedim. Deyiş o deyiş patladı gitti!
TRT'de Meşk Zamanı
Kendimi bildim bileli 'Nostalji'yle iyi arkadaş olmuşumdur. Mesela daha ilkokul yıllarında TRT 2'de yayınlanan Doris Day'lı, Clark Gable'li siyah-beyaz Hollywood klasiklerini büyük bir alakayla seyre dalardım. Yine lise dönemimde Gazeteci Nebil Özgentürk'ün 'Bir Yudum İnsanı'nı her hafta kaçırmadan izlediğimi anımsıyorum. Ya kartpostal ve kaset biriktirmelerim? Eski plakçalarda Fecri Ebcioğlu'nu, Mediha Şen Sancakoğlu'nu dinlemelerim... Röportajlarımda da en keyif aldıklarım hep bir alanda duayenleşen isimler olmuştur. O bir, belki 2 saat belki de daha fazla saat söyleşi seansında onlarla birlikte çocukluklarına, gençliklerine giderim. Kendime göre 'Öznel' bir anı defteri yaratırım ki onu şimdiki konumuna yerleştirebileyim. Tabii hal böyle olunca bendeki bu Türk Sanat Müziği sevgisini de tahmin edersiniz. Hatta yakında'Plak koleksiyonercisi' olarak belgeselimi çektiklerini duyarsanız hiç şaşırmayın. Türk Sanat Müziği'ne en değer veren kanal, kuşkusuz TRT Müzik. Kanalda perşembe akşamları canlı olarak yayınlanan 'Meşk Zamanı'nın sunucusu 30 yıllık sanatçı 'Arif Özgülüş'. Stüdyoda en ön sırada naklen izleme fırsatı bulduğum program, son haftalarda klasik Türk müziği eserleriyle dikkat çekiyor. Aylar geçmesine rağmen sunuculuktaki 'Mahcubiyeti'ni üzerinden atamadığını gözlemlediğim Özgülüş, aslında bir zamanların profesyonel futbolcusu. Ama sanat müziğine olan tutkusu ve teorik altyapısı, onu bugünlere getirmiş. Reytingi bol diziler ve hararetli tartışma programlarıyla aynı saatte yayınlanan program, sanata gönül verenlerin şimdiden sevgisini kazanmayı başardı. Ayrıca programın, TSM'ye ilgisi olan bugünün gençlerinin belleğinde gelecekte iyi bir müzik programı olarak yer edeceği kanaatindeyim.