İBRAHİM TATLISES’İN İSTANBUL’DAKİ İLK GÜNLERİ...
Lütfen bana tarih sormayın. O konuda, tarih özürlüyüm? TV’DE 7 GÜN dergisini çıkartıyorum. Çalışma yerim, HÜRGÜN. Hürriyet’in tam karşısındaydı. Şimdi otopark oldu. Çok eskiden Ahmet Emin Yalman’ın VATAN gazetesi çıkarmış, burada
İbrahim Tatıses Adana pavyonlarında şöhret yapıp, İstanbul’a gelmiş. Plak çıkartacak, plakçılarla tanışacak.
Bunun için piyasayı bile birine ihtiyacı var.
Hürriyet ilan servisinde çalışan, adaşım, Erdoğan Arman da Adanalı. Tanıyor İbo’yu oradan. Ve ona İstanbul’daki ilk günlerinde kol-kanat geriyor.
Sabah, İbrahim Tatlıses ile birlikte gelirdi Hürriyet’e Erdoğan. Bana telefon açardı. “Ağabey, İbo’yu sana gönderiyorum. Akşama kadar idare et. İş çıkışı alırım.”
Gelirdi İbo TV’de 7 GÜN’ne. Bir iskemle verirdik altına. Biz işimizi gücümüzü yapar, İbo da etrafımızda “Abem… ablam” diye dolaşırdı.
Saat 19.00’da doğru, Erdoğan gelir, İbo’yu alır, gece alemlerine akarlardı. Tabii, bu arada kafayı da çekerlerdi.
Tanrı vergisi bir sesi vardı İbo’nun. Çok güzel türkü söylüyordu. Çok zekiydi. Yeniliklere açıktı. Kısa sürede kendini plakçılara kabul ettirdi. İbo oldu. Ve İzzet Altınmeşe’nin tahtına oturdu… Kurşunu yiyinceye kadarda o tahtı bırakmadı. Burhan Çaçan’a da, Mahsun Kırmızıgül’e de meydan okudu.
Kaleyi içten ele geçirmeyi çok iyi bilirdi. Gazetecilerle işi olmazdı. Gazetenin patronunun kanatları altına girmeyi tercih ederdi.
Hiç unutmam. Nereden öğrenmişse, öğrenmiş, Erol Simavi’nin sürdüğü kokunun markasını ele geçirmişti. Avrupa’ya bir gidişinde, o kokudan almış, Erol Bey’e vermişti. Ve Erol beyin has evlatları arasına girmişti.
Neresinden baksanız, elli yıldır tanırım İbo’yu. Bilir misiniz, bir kere olsun sofrasına oturmadım. Hatta bir duble rakısını bile içmedim. Sokulmadım. Kendimi uzak tuttum.
Sonra, koptuk birbirimizden. O işine, ben işime… Çok kavgamız oldu. Her sanatçı gibi o da gazete sayfalarında pohpohlanmak isterdi. Hakkında bir eleştiri çıkınca deliye dönerdi. Maksim’deki programında, beni seyirciye şikayet ettiğini çok duydum.. Ama, bizimki kayıkçı kavgasıydı..
İbo’nun kaderi kötü yazılmış. Sen Türkiye’nin en büyük sesisin. Özel programlar, özel geceler, televizyon için “İbo Show”lar… Gazino programları, milyonarca hayran… Paraya, para demiyorsun. Ve bir gece, bir kör kurşun, beynine saplanıyor. Felç oluyorsun. Eskisi gibi türkü okuyamıyorsun.
Acı, çok acı… Ama elden bir şey gelmez. Kader öyle istemiş.
Tek dileğim İbo’nun en kısa zamanda eski sağlığına kavuşması…
Yarın Cumartesi. Tatil günüm, yazı yok. Pazar günü buluşmak üzere, hoşça kalın..
ERDOĞAN SEVGİN