HER BİR SORUNU KENDİ ÇÖZEN KADIN SENDROMU
Yaşıtlarım gibi halim. Hepsi gibi değil tabii, yalnız olanlarınki gibi...Sorun çıkarmayan kadınlar sınıfına girdiğimde otomatikman yalnızlığıda seçmişliğimin yeni farkındayım galiba!
Ehh kaprissiz, başkasının hayatına tecavüz etmekten kaçınan, telefon karıştırmayan, maddi istekleri olmayan, nerdesin vıdısı yapmayan, etrafındaki arkadaşları kıskanmayan, çok soru sormayan, çekmece karıştırmayan, pat diye adamın evine yerleşmeye kalkmayan bir kadın tercih etmiyor erkekler. ( Tamam dürüst olacağım tercih edenleri de ben tercih etmedim. Arızayı tamir etme çabası mı benimki bilinmez, elimde torna çantam, girmek isteyen bay arızayı buyur ettim hayatıma. ) Neyse ne işte, herşeyi bir eleştirme dürtüsü, bir mutlu çift görmeye tahammül edememe, bir değişik hallerdeyim.
Ateşin üstünden atlayıp dilek dilemeye gitti herkes. Bana da dileğimi sordular, "sağlık, huzur, iş-güç" dedim. Çirkin, sorunlu, bakımsız, yalancı bir kadın olmadığıma göre beni mutlu edecek bir adam dilemeye hakkım yok. Allahım kibir günahı işliyorsam affet. İçimdeki bu çirkin dürtüyü kendime ve herkese itiraf edecek kadar dürüst olabiliyorken üstesinden gelmeyi beceremiyorum ?şimdilik-. Bu sendromun adı ne bilmiyorum. "Otuzlarında şımartılmayı özlemiş kadın sendromu"? "Otuzlarında bütün arkadaşları evlenmiş kadın sendromu"? Yadaaa "Otuzlarında tatile gidecek bekar arkadaş bulamama sendromu"? yok bu pek değil. "Otuzlarında hala her bir sorunu kendi çözen kadın sendromu"? sanki bu daha makul. Gururlanıyorum pek tabii ve pek tabii kibirleniyorum haliyle.
Herkese söylenme potansiyelim yükselmişken bir Eflatun alkışlama isteğindeyim. Bu hallerimde beni yumuşacık yapan şarkılar söylemiş.....;
Gökyüzünü kaybetmiş bir kuş gibi
Üzgün yorgun vede kırgınım hayata
İğne atsan yere düşmez tenhaların var kalbimde
Aynadaki hatta sudaki aksin bile kayıp
Biz seninle bir salkımın iki aşık üzümüyken
Başka şişelerden şarap olmuşuz
Başka hayatlarda harap olmuşuz
Biz seninle bir denizin iki aşık balığı iken
Başka sularda yüzüp durmuşuz başka kıyılara vurmuşuz
Aynı şarkıyı başa alıp duruyorum, sakinliyorum. Dinlerken kırılıyorum, dalıyorum ama iyi geliyor. Aynadaki hatta sudaki aksin bile kayıp durumu özetliyor.
Sokaktan geçenlere öyle bakarken telefonum çalıyor. Bu telefonun da diğerleri gibi bir sebebi var tabii...sorun yalnızlık da değilmiş! Arayan kız arkadaşım bir çırpıda sorularını sorup konuya girme çabasında; "saçın hala sarı mı, sigaraya başlamadın dimi, değişik bi haber var mı?" J Yok J Değişik bir haber yok, saçım sarı ve hala sigaraya başlamadım, bırakmak konusunda başarılıyım. Bana zarar veren herşeyi bırakabiliyorum, aferin banaaa J Kahkahalaşıyoruz sonra söylemek istediklerini yine bir çırpıda sıralıyor; "Ben kendimi çok kötü hissediyorum, iyi değilim, mutlu çift görmeye falan tahammül edemiyorum mesela!" bi dakka bi dakka senin bi sevgilin var zaten, noluyo der demez nefes almadan konuşmaya devam ediyor; "Yaaa varda bi mutsuzum işte. Sanki birsürü şeye geç kalmışım gibi! Aile kurmadık abi, çocuk yok, düzen yok. Eşşek gibi çalışıyorum hala istediğim kadar para kazanamıyorum. Tamam başka insanlara göre bir sürü lüksüm var ama neden daha fazlası olmuyo! Otuzları geçiyoruz diye mi acaba böyleyim diyorum bulamıyorum. Ağlama krizlerine giriyorum bildiğin gibi değil. Mutlu insanlar gördüğümde -size tahammül edemiyorum şu anda kusura bakmayın- deyip kaçıyorum, normal değil anladın mı! Bi psikolağa gideyim diyorum çıldırıcam yoksa"
Derhal bir pijama partisi yapmalı aslında. Kızları toplayıp şişeler gömülmeli, toplu ağlama krizi seansı yapıp rahatlamalı.
Telefondan sonra düşünmeye başladım, bu konuşmalardan çok olmaya başladı son zamanlarda, maktül profillerin ortak özellikleri hep aynı; bekar, güçlü, güzel-bakımlı, standart sahibi (ama bu standartları kocaya,nişanlıya,sevgiliye,babaya borçlu değil), çok çalışan, sosyal, gururlu, dikkat çekici. Peki katil kim?