KANCAYI TAK! BIRAKMA!
Bir kız arkadaşım der bunu, ona da başka bir kız arkadaşı söylemiş. Bir adamı istedin mi kancayı tak, bırakma.
İşte bu öğretiyi uygulayan kadınlar adam sahibi. Sahip kötü benzetme ama öyle. Bendenizce erkekler fazla saf, vicdanlı ve konfordan kolay vazgeçemeyen, kafası karışmaya gelemeyen insancıklar. Kadın dediğin de daha hırslı, vicdanı arka odada bırakabilecek, kıskanç ve sahip olma iç güdüsüyle yanıp tutuşanlardan. Eh bu durumda kancayı takmaya görsün kadın, Tarantula misali yiyip midede öğütmeden bırakmaz erkeği. Midede öğütülüp kusulmuş erkek ise artık işe yaramaz yazık ki.
Bu kancayı takma öğretisini reddedenler grubu; yalnız ve midede öğütülüp kusulmuş yada henüz midede öğütülen erkeklerle karşılaşmakta. Ya burnun kusmuk kokusunu alacak yada gagayı kubura sokacaksın hiç uğraşmadan. Ohh daha temiz iş, en azından burnum boktan kurtulmuyor dersin, pislik senin pisliğin.
Bu denli iğrenç anlatmak istememiştim ama bizim şimdilerde "bu erkekler amma şerefsizleşti" deyişlerimiz yanlış ve o yanlışı düzeltme eğilimim bu benzetmelerden geçti. Şeref yoksunu istisnalar kaideyi bozmaz arkadaş, koku almayı öğret burnuna.
Nereden geldim buraya? ( bir önceki yazımı oku ); İyi yetiştirilmiş erkek çocukları kötü yetiştirilmiş kız çocuklarıyla karşılaşınca yeni bir ürün elde edilir, işte elde edilen bu yeni ürün iyi yetiştirilmiş evlatçıkların bir gün karşısına çıkar. Yada; iyi yetiştirilmiş erkek çocuk, iyi yetiştirilmiş ama hırslı, vicdanı arka odada bırakabilecek, kıskanç ve sahip olma iç güdüsüyle yanıp tutuşan kız çocuğuyla karşılaşınca da yeni ürün kötü olur. Haliyle ?kancayı takkk- öğretisinden nasibini almayı reddeden diğer evlatçıklar şaşırırlar, ortalık savaş alanına dönerJ
Çokça gözlemlemelerdeyim yine. Geçen gece 15 yıldır sohbetimizden zerre keyif eksilmemiş bir canla sabahı ettik. Bir kız sevmişti zamanında, hikayeleri uzun sürdü onca anlaşamamaya, çünkü kız kancayı takmıştı bir kere.
Her ayrılık sonrası ağlamalar, vicdan sömürüleri sayesinde sahip olmaya bir kalmıştı ki benim can arkadaş uyandı. Evet, kaybedilen vakit geri gelmeyecek ve kişisel gelişime katkısı tartışmasız bu hal başka sevdalardan çaldı belki de. Midede öğütülüp kusulmadan kurtaran kendini şanslı ama şimdilik, zira bu kancayı takma meselesi öyle geçici bir hastalık değil kanımca.
Bir başka sevdiceğim insan, mutsuzluğundan hayıflanıp duruyordu. Tam hayatını yeniden şekillendirecekken vicdanına, saflığına yenildi. Erkeklerin kafa karışmasına gelemediğini söylemiştim, ehh o da gelemedi, konforundan vazgeçemedi. Bir iki göz yaşı, bir intihar tehdidi, 'çocuğumuz içinnnn' yakarışlarına teslim olup kendinden caydı. Şimdi evinin balkonunda boş boş sokaktan geçenlere bakmakta.
Eski sevgilim ikinci karısıyla -kancayı takkk- öğretisiyle nikah kıydı. Hoş uzun sürmedi ama midede öğütülüp kusulduğundan kimselere de yar olamadı. Evde, bilgisayar başında sanal masallar yaratırım sanrısıyla yaşıyor.
12 yıldır görmediğim eski tanıdık bir gece döktü içini. İki çocuk yetmemiş kancayı takana, "nikahımı vermem sen ne halt edersen et" demiş. Bizimki güzel gözleriyle gülümseyip yalandan vakit doldurmalarda. Tehlikeli.
Daha örnek vereyim miJ)) başka zaman.
Kancayı takkk mı? !!! Hayır. Masal gibi olmayı istemek ruhuna ters.
Şansını terk etme. Seni çok sevecek, çok seveceğin bir yol arkadaşı imkansız değil.
Kendine dön ve evrenin var oluşunu hatırla. Yalnızsan hayıflanma.
Senin demir atacağın liman gerçek ve sen o gerçeğin iki yolcusundan biri olacaksın.
* Sevgili çook eski arkadaşım Faruk Kurtulmuş'a, "Felek" albümünde ki "Ağlama" şarkısı için teşekkür ederim. Kalbimin üstünde sigara söndürdün misali geldi, yazdırdı, gitmiyorJ