AH GÜZEL ANNEM...
Bir yıl geçiverdi sensiz. Alışırsın demişlerdi ya sen gittikten sonra... Sensizliğe alışmak olur mu hiç? Sanma ki senden sonra seni unuttum... Evin içinde nereye baksam, nereye dönsem sen varsın...
Odamı kaç kez değiştirdim bilsen, Hep kızardın önce, sonra da beğenirdin ya
Sanırım görsen yine beğenirdin. Sırtımı duvara verdim. Arkamdaki duvara kocaman bir harita astım. Tam karşımda sen. Hani ayran içerken “şerefe” der gibi bardağı kaldırmıştın ya “ çek hadi çek” demiştin. O resmin var tam karşımda çerçeveli. Onun yanına da geçenlerde albümü karıştırırken bulduğum bir yazını çerçeveledim.
1991 de yazmışsın. “hayat damarım yavrularım” diye başlayan.
Kitaplıkta da başka bir resmin var. Senin her zaman oturduğu koltuk yine yanı başımda, başımı çevirsem seni görecekmişim gibi. Bazen sen oradaymışsın gibi konuşuyorum sen duymadan. Bakıyorum boş koltuğa, gülümsüyorum….Sonra hep dinlediğimiz Ahmet Kaya şarkılarını dinliyorum. Gözlerim doluyor, boğazım düğümleniyor. Sensiz olmak ne zormuş be annem….Bir koca yıl geçti 365 gün… senin odanda uyuyorum artık. Eskiden, yani senin odana geçmemişken henüz gecenin bir yarısı uyanıp sesin geliyor mu diye kapından bakıyordum. Hani bazı geceler susayıp su isterdin, ya da sivrisinekler rahatsız ettiğinde “osmaaaann” diye seslenirdin ya.
Ah anacığım. Bugün neler oldu bilsen. Aslında sen yokken ne çok şey oldu….
Neyse, önce bugünden başlayayım. Öğlen bir buçuk civarında Van’da deprem oldu oldukça şiddetli. Evler yıkıldı, canlar enkaz altında kaldı yine. Ama dur, ondan birkaç gün önce yine askercikler öldürüldü onlarca ve onlarca kürt çocuk….30 yıldır olduğu gibi. Yine anaların yüreği yandı. Barışı özlerken yine savaş çığlıkları yükseldi her yandan. Koca ülke travma geçiriyor sanki. Ölenler öldükleriyle kaldılar oysa. Ve bugün, inanamazsın, sen de olsan çok kızardın biliyorum. Depremde ölenler için sanki sevinenler oldu biliyor musun.
İnsanlık, ah büyük insanlık…
İlhan Berk’in dediği gibi. Bir gün biri çıkıp "Ey İnsanoğlu " diyecek ve kimse üstüne alınmayacak...
Neyse güzel annem. Beni merak ediyorsun değil mi?
Sen gittiğinden beri öyle aman aman bir iş yapmadım. Hala proje yapıyoruz.
Ama projeler bir türlü hayata geçemiyor. Çok fena şanssızım, her zamanki gibi.
Faturaları, kirayı iyi kötü ödüyorum. Bakalım bu kış nasıl geçecek.
Her şey zamlandı yine. Hele sigara, bırakmam lazım, azaltmam lazım en azından. Sağlığı geçtim küçücük bütçemi sarsmaya başladı artık. Ama sanma ki huyum değişti. Nasıl bıraktıysan öyleyim yine. Kabayım, bir hırçın adamım yine. Ama incitmekten de bir o kadar korkarım.
Sen gittikten bir hafta sonra bir yavru kedi aldım. O gün bu gündür bizde. Kocaman oldu. Gündüzleri bahçeye salıyorum akşamüstü kendisi geliyor. Adem gibi ev hapsinde değil. Ama kötü bir şey yaptı. Devetabanını mahvetti. Şimdi onu kurtarmakla uğraşıyorum. Sarardı, soldu kaç yıllık çiçeğimiz. Sardunyalar bildiğin gibi. Durmaksızın pembe, kırmızı açıyorlar. Antakya’dan getirdiğim fil kulağı da kocaman oldu. Çiçeklerin durumu iyi anlayacağın.
Şimdi bunları hem yazıyor hem de yanımdaymışsın gibi yüksek sesle okuyorum… Yarın yanına geleceğim. Orada yine dertleşiriz güzel anam.
Aradan bir yıl değil onlarca yılda geçse sen benim en unutulmazımsın. Her anımda, aldığım nefeste, içtiğim su da, yediğim yemekte, oturduğum iskemlede, dinlediğim şarkılarda… Gündüz hayalimdesin gece düşümde. Özlemle anılan her şeyde sen varsın. Annesi hayatta olan her insan çocuktu ya, ben hala çocuğum anne.
Belki sana hiç söylemedim ama sen bilirdin yine de
Ben hayatta en çok seni sevdim annem…