İNSAN MÜHENDİSLERİ VE MEDYA YÖNETİCİLERİ...
Dizi film furyası ve jürili şarkı yarışmaları sonucunda ülkemizi tv izleme oranı bakımından dünyada ilk sıraya taşıdı. Böylece günde 4 saat tv izleme oranı ile ABD?yi bile geride bıraktık
Günümüzün en yaygın kitle iletişim aracı olan televizyonun tüm insanlar, özellikle de çocuklar üzerinde görsel ve işitsel olarak pek çok olumsuz etkileri olduğunu bugün herkes kabul ediyor.
Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de televizyonun, okuma alışkanlığını engellediği bilinen bir gerçektir. Televizyon izleme alışkanlığının, özellikle son yıllarda okuma alışkanlığı edinmede en etkin engelleyicilerden biri olduğunun belirtildiği raporda, çeşitli dönemlerde öğrenciler arasında yapılan anket sonuçlarına da yer verilmektedir. Anketten hareketle öğrencilerin boş zamanlarının büyük bölümünü 'evde geçirdikleri' ifade edilen raporda ayrıca, her Japon'un yılda 25, her İsviçreli'nin 10, her Fransız'ın 7, Türkiye'de ise her 6 kişinin yılda sadece bir kitap okuduğu belirtilmektedir.
Anketten çıkan sonuç bizi şaşırtmıyor. Başka bir ankette okuma oranlarının tv izleme oranının neredeyse ¼ ü olduğu görülüyor.
Türkiye'de kitap okuma oranı yalnızca yüzde 4.5, Japonya'da bir yılda 4 milyar 200 milyon kitap basılırken, Türkiye'de bu sayı yalnızca 23 milyon 386. Yani, Türkiye'de bir yılda basılan kitap, Japonya'da neredeyse bir günde basılıyor. Birleşmiş Milletler İnsani Gelişim Raporu, Türkiye'nin Malezya, Libya, Ermenistan gibi ülkelerin de bulunduğu 173 ülke arasından 86. sıraya düştüğünü belirtiyor
Araştırmalarda yer alan başka bir anketin sonuçlarına göre, kitap okumayı en çok televizyon engelliyor. (yüzde 30.3)
Bu istatistikleri neden veriyoruz. Neden tv izlemede dünya sıralamasında ilk sırayı alırken dünyanın en az okuyan, en az kitap dergi gazete basılan ülkesiyiz.
Televizyon, yalnızca okuma alışkanlığımızı köreltmekle kalmıyor. Yaşamımızdaki çok önemsediğimiz değer yargılarımızı, ahlaki kurallarımızı, alışkanlıklarımızı de derinden sarsıyor. Hergün televizyon karşısında geçirdiğimiz 4 saat bizden başka neleri götürüyor. Üretmeden tüketmeyi öğretiyor tv bize. Alçakgönüllü olmayı, sıradan ve basit yaşamı aşağılamayı öğretiyor.
Televizyon ve Gazetelerin üst düzey yöneticileri? Sizler de insan mühendisi sayılırsınız. Aldığınız eğitim ne olursa olsun. İnsan denilen varlığın öğrenme, edim ve etiğini planlayabilirsiniz. Ki zaten öyle yapıyorsunuz.
Öğrenmememiz için nasıl program yapmak gerekiyorsa öyle yapıyorsunuz zaten.
Herşeyi izledikten sonra unutmamız gerektiğini önceden programlıyorsunuz. Arka arkaya yayınladığınız dizilerle kafamızı karıştırıyor, dizilerde bize gösterdiğiniz yaşam ve o yaşamın karakterleriyle kendimizi özdeşleştirmemizi istiyorsunuz. Bakın insanlar işte böyle yaşıyor. Siz kendi yaşamınızı bir kenara bırakın. Düşünmeyin, sorgulamayın. Kahramanınız için üzülün, onun yerine sevinin?
Türkler nasıl yönetilir ve nasıl bir yönetici ister.
Türk insanını dış baskılardan arındırıp nasıl motive edeceğiz? Sorusunu sorup yine yanıtını kendiniz buluyorsunuz işte.
Bizden öğrenecek değilsiniz elbette ne tür programlar yapmanız gerektiğini. İnsan mühendisi olan sizlersiniz. Nasıl bir misyon üstlendiniz bilemeyiz. Televizyonu yaşamımızın tam ortasına yerleştirmeyi başardınız. Okumayan, düşünmeyen, yorumlamayan bir toplum olduk. Artık her birimiz en çok 'vetere'yi ve 'reyting'i biliyoruz. Ancak şimdi ellerinizi vicdanlarınızın üzerine koyun lütfen. Reklam pastasından daha çok pay alma, en yüksek maaş ve milyon dolarlarla telafuz edilen transfer ücretleri alma uğruna çocuklarımızın okuma alışkanlığın yok etmeyin. Yaptığınız müzik-eğlence, yarışma, dizi, tv filmi vs vs programları "halk istemiyor" gerçekten ama gerçekten istemiyor. İnanmıyorsanız sizde bir anket yaptırın. Göreceksiniz?