BABAM VE OĞLUM... TÜRK MEDYASI VE BEN...
"Ben bugüne dek bir konuda hiç yanılmadım. Şöyle ki ; gazeteler ve televizyonlar bir filmi günlerce birinci sayfalarından ana haber bültenlerinden eksik etmiyorlarsa o işte bir iş var demektir. Bu Eşkıya?da böyle oldu, Propoganda da böyle oldu. Şimdi de Babam ve Oğlum?" Ödüllü yazarımız Osman Demirbağ?ın yazısını okumak için TIK?layınız....
"O kadar yakından çektiler ki fotoğraflarımı / güller dahil olmadı yüzüme / O kadar uzaktan çektiler ki güllerin fotoğraflarını, renkler dahil olmadı yüzüme...
Ben bugüne dek bir konuda hiç yanılmadım. Şöyle ki ; eğer gazeteler ve televizyonlar bir filmi günlerce birinci sayfalarından ana haber bültenlerinden eksik etmiyorlarsa o işte bir iş var demektir.
Bu Eşkıya?da böyle oldu, Propoganda da böyle oldu. Şimdi de Babam ve Oğlum? "Eşkıya" gösterime girdiği günlerde her gün tvlerin ana haber bültenlerinde. Her akşam başka bir ünlü konuk oluyor stüdyoya. Planktonlarına kadar duygulanan ünlüler mi istersiniz, Şener Şen ve Uğur Yücel?in oyunculuklarını Oscarlık olarak nitelendiren mi istersiniz, Türk sinemasının gelmiş geçmiş en iyi filmi olduğunu söylerler...
Türk sinemasının gelmiş geçmiş en iyi filmi olduğunu söyleyen mi? Medyanın derdi Türk sineması değildi.
Biliyorum. Çünkü Eşkıya?dan sonra vizyona giren bir çok yerli film oldu. Hiçbiri için bu kadar haber yapılmadı. Neredeyse izleyicilere yalvarıyorlar.
N?olur bu filmi izleyin. Çok beğeneceksiniz, vs.vs. Ama aynı medya ne "Gemide" için, ne "Azize" için, ne "Yol" için ne "Tabutta Rövaşata" ,"Kasaba", "Mayıs sıkıntısı" ve sonrasında gösterime giren diğer filmler için bu kadar haber yapmadı, bu kadar ağlamadı.
Ve son olarak hem de daha abartılı bir biçimde "Babam ve oğlum" için yapıldı. Filmi izlemedim sinemada. Arkadaşlarım gittiler. Israrla bana da "git, git" dediler. Gazeteler, televizyonlar garip bir şekilde filmin haberlerini yayınlayıp durdular. Mendilini kapan sinemaya koştu. Sinemaların önünde kağıt mendil satan çocuklar hiç olmadığı kadar satış yaptılar.
Kameralar sinemadan salya sümük çıkan seyircileri görüntüledi günlerce.Bu filme gitmemek ayıptı sanki. İnadım inat, gitmeyeceğim işte. Ama bir yandan da filmin afişine bakıyorum, film için yazılanları okuyorum. Bu kadar tantana yapılmasaydı belki giderdim. Oyuncular sinemamızın en iyi oyuncuları arasında.
Hikaye desen bizim de başımızdan geçti aynı şeyler. Tam da 11 eylül gecesi, 12 eylül sabahı ve sonraki yıllarda çekilen acıları bizde çektik. Bu filmi görmem lazım. Nasıl anlatmışlar acaba?
İnsanlar ağladığına göre var bir şey.
Ama medya neden bu kadar ağlıyor. Anlamış değilim.
Nihayet dün akşam filmi izledim. Sinemaya gitmeden, evde vcd?de izledim.
Annem de benimle birlikte izledi.
Onu daha önce yaptığım gibi şartlandırmadım. "anne bak bu film çok güzelmiş, herkes ağlıyor, bizim dönemimizi anlatıyor." Demedim. Yalan yok ben çok şartlanmıştım ama ağlayacağıma. Film başladı, pür dikkat izliyoruz. 1980 darbesinde annesini kaybeden küçük Deniz yedi yıl sonra hiç görmediği dedesinin Ege?deki çiftliğine doğru bir yolculuğa çıkar.
Deniz?in dedesini hiç görmemesinin nedeni dedesiyle babasının yıllardır küs oluşudur. Hüseyin Efendi okumaya diye gönderdiği oğlunun politik olaylara karıştığını öğrenince onu evlatlıktan silmiştir çünkü. Sadık?ın her şeye rağmen baba evine geri dönüşünün nedeni Deniz?den ayrılmak zorunda oluşudur; küçük oğlunu babasına emanet edecektir.
İlk dikkatimi çeken şey, Sadık, kucağındaki bebekle öyle çaresizlik, umutsuzluk yılgınlık arasında kalmışken askeri araçtan inen askerin Sadık?a "darbe oldu" demesiydi. Bir askerin "darbe oldu" demesi şaşırtıcıydı benim için. Her neyse bu çok özel bir ayrıntıdır belki. Bekliyoruz nerede ağlamalıyız diye. Arada annemle bakışıyoruz.
Belli ki o pek bir şey anlamadı. Zaten oldum olası vcd?den film izlemeyi sevmez. Ben ağlamak istiyorum, ağlayamıyorum. Acaba bende mi bir şey var. Oysa film iyi gidiyor. Hikaye iyi, oyunculuk iyi. Neden ağlamamız gerekiyor, nerede ağlamamız gerekiyor derken gerçekten de Deniz?in attan korkup dedesinin elini tutması ve olan biteni uzaktan izleyen Sadık ile annesini görünce ağlamaklı oldum.
Ama öyle bir sahne hangi filmde olsa duygulanır insan. Şimdi bu bir dönem filmi midir.? Evet öyle sayılır. Bir dönemin insanları nasıl etkilediğini anlatmaktadır.Buna benzer film var mıdır sinemamızda. Evet vardır. Daha yakın zamanda Reis Çelik?in çektiği "Işıklar Sönmesin", yine Çelik imzalı "Hoşçakal Yarın", Turgut Yasaların çektiği "Leoparın Kuyruğu", öncesinde "sis", "Uçurtmayı Vurmasınlar"
ve diğerleri?Peki ama ağlamaya duyarlı medyamız bu filmler gösterime girerken neredeydi. Neden sahi?
Ben filme bir şey demiyorum. Her şey iyiydi. Çağan Irmak?ı tebrik ediyorum. Oyuncuları da tabii?
Anlamadığım medyanın "Babam ve Oğlum"a neden bu kadar ilgi gösterdiği.
İzledim ve ağlamadım işte.