’BARIŞ SÜRECİ’ VE TUNCELİ
Hükümetin bir süredir üzerinde durduğu ’açılım’ ya da "Barış sürecinin" bölgeye yansımasını, büyük kentlerden, İstanbul’dan, ya da Ankara’dan anlamak hiç de gerçekçi değil.
Bölgede doğmuş, 40 yıldır İstanbul'da yaşayan biri olarak bir kaç gün önce yolum Elazığ üzerinden Tunceli'ye düştü.
Yıllarca "acı" ile örülen yollara bir başka atmosferde bakmak kuşkusuz benim için de ayrı bir heyecandı.
Bölgeye gidenlerin 'bir gün', orada yaşayanların her gün çile çekmesine neden olan "güvenlik noktaları" artık yoktu!
Var da yoktu. Yani 'işlevsiz'. Ortada ne bir polis, ne Jandarma.
Bindiğimiz aracın iki saatlik yolda "hiç durdurulmadan", Tunceli merkeze kadar gitmesinin insanda hissettirdiği özgürlüğün keyfi bir başkaydı...
Bölgede dikkatimi çeken noktalardan biri de gençlerin sayısını çok, hepsinin cıvıl cıvıl oluşuydu.
Munzur'un etrafında boy veren cafelerde çaylarını yudumlayan gençliğin gözleri parıldıyordu.
Geç saatlere kadar burada oturanlar, olması gerekeni olduğu gibi yaşıyordu Tunceli'de.
İşte tam da aynı günlerde Milliyet'te yayınlanan bir dizi yazının başlığı dikkatimi çekti:
'Açılım sürecini en çabuk Tunceli kavradı' diyordu dizi yazıda.
Gerçekten de öyleydi.
Yıllarca kan ve gözyaşı içinde, silah sesleri arasında bir ömür tüketen Güneydoğu insanının "Barış sürecine sahiplenmesinden" daha doğal ne olabilirdi ki!
Güzelim doğa harikası vadiler şimdi bölge insanın özlemlerini gideriyor.
Kimi 30 yıldır hiç uğramadığı, kimi "hiç görmediği" baba ocağını "harabe de olsa", görmenin mutluluğu içindeydi.
Tunceli,bölge şehirleri arasında "en geri bıraktırılmış" illerin başında.
Bu yıllarca ne acı ki "sanki" bir"Devlet politikası" olarak sürdürüle gelmiş! Doğru-dürüst yatırım yok. İstihdam alanları yok. Doğa'dan, hayvancılık ve bölgesel bazda yapılan tarımdan başka geliri yok!
İşsizliği en çok yaşayan da, ülke eğitiminde en çok üniversite okuma oranında istatiksel oran onurunu hep yaşatan da yine Tunceli.
Durum böyle olunca "fakir olmak kader" olmasa da, "özgürlüğü her şeyin üzerinde görmek", Munzur'un, Dersim insanının en belirgin karakteristik yapısı.
Tunceli, "Barış sürecini bu kadar net" sahiplendiyse, bundan hepimizin umutlarının barışın sürmesi adına daha da arttığını söyleyebilirim.
Ama, işin ucundan tüm Doğu ve Güney Doğu insanımızın da tutması, sahiplenmesi gerek.
Şimdi bölgede en birincil "öfke", Munzur'un üzerine yapılmak isteten HES'ler. Tepkiler gün geçtikçe çığ gibi büyüyor.
İzlenimlerime devam ediyorum. Dün ve bugün arasında hafızamı yeniliyorum Dersim'de merkezle köyler arasında yolculuklara gidip-gelirken...
Çok değil daha 20 yıl önce belgeyle yiyecek-içecek-giyimin verildiği Tunceli'de, (hatta tüm bölgede), şimdi "kamyon kamyon alışveriş yapsan da" umursayan yok!
Şehir merkezini mezralara bağlayan yollarda insanlar istediği noktada durup Munzur'la dertleşiyor adeta.
Yakılan her sigaradan dışarı savrulan dumanda, ağızdan çıkan sözcüklerde,"öfke" yok.
Biri gidip biri gelen çaylarla konulaşan sohbetlerde...
Herkesin ortak tek temennisi var:
"Acı yetti, Barış sürsün!"