“Senin Baban Kimselere Benzemez…”  temasıyla oldukça güzel bir afiş hazırlanmıştı film için.

Takım elbiselerimi giydim, Kanyon’daki  film galasına gittim sevgili Kraliçemiz Neslihan Maltepe ve Sosyal Medya uzmanı Doğukan Kılıç ile…

Galada tanıdık bir insanla karşılaşıp sohbet etme fırsatımız oldu elbette.

Her şey olağan ve sade hazırlanmıştı “7. Koğuştaki Mücize” filminin galasında.

Yüzlerce  seçkin davetli gibi filmin afişleri önünde “Sosyal Medya Pozu”muzu verip, “story”de yayınladıktan sonra salonların açılmasını heyecanla bekledik.

Aras Bulut İynemli etrafında toplanan oyuncu seçimi özenli ve itinalıydı.

Lenistar Media ile Motion Content Group’un yapımcılığını, Mehmet Ada Öztekin'in yönetmenliğini, Aras Bulut İynemli, Nisa Sofiya Aksongur, Celile Toyon, İlker Aksum, Mesut Akusta, Deniz Baysal, Yurdaer Okur ve Sarp Akkaya'nın başrollerini paylaştığı film daha afişinden itibaren “iddialı ve süprizlere açık olduğunu” hissettiriyordu.

Çok beklemeden salondaki yerlerimizi aldık.

O sürpriz hareketli bir girişle, Aras Bulut İynemli’nin Beyazperde’de belirlenmesiyle başladı zaten.

“Zihinsel Engelli” bir adamı oynamak, Türk dizi ve sinema sektöründe “giderek pırıl pırıl ışıldayan” Aras Bulut İynemli’ye bu kadar mı cuk oturmuştu.

Genç oyuncu müthiş yetenekleriyle “Yarım Akıllı Memo”yu adeta uçuruyordu.

Ona eşlik eden ve minik kızı Ova’yı canlandıran güzeller güzeli partneri Nisa Sofia Aksongur de filmin tüm duygu pencerelerini zaten sonuna kadar açıyordu. Anne Anneyi oynayan Celile Toyon, rolü kısa olsa bile filme ne kadar “karekter kattığını” herkese hissettiriyordu.

Filmin hikayesinin insanlara dokunan yanı kadar, karaterlerdeki oyuncu seçimi muhtişti. Filmin müziklerini çalan Prag Flarmoni Orkestrası’na satırlar ve paragraflar yetmez.

Ustaca çekilmiş, doğru yönetilmiş, müthiş oyunlarla dramatize edilmiş sahnelerle filmin duygu sağanağında yolculuk yaparken, filmin müzikleri bizi koğuşun bir duvarından alıp, diğerine savuruyordu.

Kızını kaybeden, korkuç şüphe ile Memo’yu kızının ölümünden sorumlu tutup “idam fermanını imzalayan”, Sert Komutan’ Yurdaer Okur, cezaevi Müdürü Nail’e hayat veren Sarp Akkaya, Karadeniz şivesiyle Koğuş Reis’ine hayat veren İlker Aksum’a, hatta Ağa’yı canlandıran Mesut Akusta gibi ustalara, Hafız’ı, Öğretmeni oynayan Deniz Baysal ve Yüzbaşıyı gibi rolleri canlandırarak filme değer katan, “salondaki reytinge tavan yaptıran” diğer oyuncuları da es geçmemek lazım.

Adı üstünde “7. Koğuştaki Mucize”ydi filmin adı. Zihinsel engelliler için “Farkındalık” yaratması alkışların en güzelini hakediyordu.

Keza, “Binbir surat” lakaplı, saniye içinde değişen müthiş oyunuyla Türkiye’nin En İyl Oyuncuları sıralamasında zirveye yerleşen Aras Bulut İynemli filmin zaten dinamosuydu.

Aras Bulut İynemli, TV dizi sektöründeki önemli yapımlar arasında yer alan “İçerde” ile başlayan çıkışını zaten “Çukur” ile zirveye taşımasını bilmişti. 

Buna “7. Koğuştaki Mucize” ile “Altın bir Sayfa” daha ekledi.

Film izleyenleri  allak-bullak ederken etrafınızdan ara ara yükselen “hapşırmaları” hıçkırmaları”, mevsim gribine bağlıyorsunuz önce.

Oysa durumun hiç de öyle olmadığını, çantadan çıkan selpak mendillerin çoğalmasıyla, hıçkırmaların sayısının artmasıyla daha iyi anlıyorsunuz.

Film, insana dokunuyordu çünkü. Dokunurken de sarmalayıp gözyaşlarına boğuyordu. Filmin sürpriz bir finale imza atması da işin cabasıydı.

Bu filme  mutlaka gidin. Ağlamak garanti! Hem de “Babam ve Oğlum’dan da fazla.

Bu filme gidin ve Güney Kore yapımı 'Miracle in Cell No. 7' adlı filmden uyarlanan '7. Koğuştaki Mucize filminin,  Mehmet Ada Öztekin yönetiminde, SEÇKİN oyuncuların sihirli dokunuşlarıyla “Nasıl bir Türk Mucizesine” dönüştüğüne tanıklık edin.

Galadan çıkarken genç kızların elinize tutuşturduğu “Elma Şekeri” ise gecenin, yani galanın en naif, ince düşünülmüş sürprizlerinden biriydi.

Tüm ekibin emeğine sağlık.