HERKES İÇİN, AİLEM İÇİN... KARANTİNADAYIM...
Dört gün önce abimin rahatsızlığı için "VAHİMİSTANBUL"a geldim. Gerek Havalimanı için yaptığım yolculuklarda, uçakta, maske, mesafe hijyen kurallarına harfiyen uydum. Haydar Abimin geçirdiği kalp krizi ve yaşadığı yoğun bakım süreci de ne yazık ki Covid19 salgınının "had safhaya ulaştığı" döneme denk geldi. İstanbul’da bulunan Ablam ve yeğenlerimle bile mesafeyi gözeterek hasret ve üzüntülerimizi yaşadık.
Hastamız için Avcılar Medicana’ya gitmek için mecburi sokağa çıkmalarımda bile "maske-koruyucu-hijyen" ile donandım. Hastaneye girmeden, ilgilelerden abimle ilgili bilgi aldım. Azami önlem aldım, dikkat ettim.
Pandeminin tüm dünyayı, ülkemizi, hatta en çok İstanbul'u etkilediği bir gerçek. Böyle bir dönemde "yoğun bakım servisleri"nde yer bulmakda mucize gibi. Bu nedenle, özellikle Madicana Sağlık Grubu Kurumsal İletişim Grup Müdürü Gül Uğurlu'ya @ugurlugl ve Medicana Sağlık Grubu'na @medicanasaglik çok teşekkür ediyorum.
Sonrasında bir süreliğine Bodrum'a dönmem gerekti ne yazı ki. İstanbul’a geliş ve dönüş için bindiğim THY uçağında 3 kişilik koltukta "tek başına" oturan şanslı yolculardan biri oldum... Sosyal medya hesaplarımda bunu “THY’nin “COVİD19 önlemleri kapsamında” aldığı bir önlem olduğunu düşünerek, THY’yi alkışladım.
Ancak yapılan yorumlardan öğrendim ki bunun THY önlemi değil, sadece bana tesadüf eden uçak seferleriymiş.
THY gibi bir Dünya şirketinin, PANDEMİNİN PİK yaptığı böyle bir dönemde “kar etmeden” hizmetlerini bir süreliğine devam etmesi bu kadar zormu?
Sadece uçağı binerken “Ateş ölçmek, biletleri digital olarak okutmak” yeterli mi?
Ayrıca, iç hat seferlerinde İGA (İstanbul Havalimanı) girişinde ne ateş ölçme ne de digital termal kamera kontrollerinin olmaması, hastalığın PİK yaptığı bu günlerde tezat değil mi?
İstanbul’un “VAHİMİSTABUL’a” dönüşmesine, binlerce kişinin hareket halinde olduğu Havalimanında alınamayan önlemlerin rolü hiç yok mu?
Var dı da biz mi görmedik bu önlemleri. Ya da “Termal Kamera” taraması, neden sadece DIŞ HAT yolcularına uygulanıyor. Virüse önlem sadece dışarıdan gelenlere mi?
HER YERDE, HER KOŞULDA YİNEDE ÖNLEM ALMANIZ ŞART
İstanbul’da bulunduğum süre içinde aldığım haberler, sosyal medyada dönen görüntüler “İstanbul’un elden gitmek üzere” olduğunun işaretleriydi...
Eski bir dostum olan Mezarlıklar Müdürü ile yaptığım görüşme, İstanbul’da Covid19 nedeniyle yaşanan günlük ölümlerin neredeyse 200’ün çok çok üzerinde olduğu yolundaydı.
Nitekim bir gün sorra İBB Mezarlıkla Müdürlüğü resmi açıklama yaparak sadece İstanbul’da 231 kişinin “Bulaşıcık Hastalık” nedeniyle öldüğünü açıklaması, kamuoyunda , Tıp Dünyasında yaşanan tartışmanın haklılığının göstergesiydi...
Siyasilerin, sosyologların, Toplum Bilimcilerin sıklıkla dile getirdiği klişe bir söz vardı:
“İstanbul demek, Türkiye demek!”
Pandemi nedeniyle tüm Türkiye’nin, özellikle İstanbul’un “Korona virüsü” nedeniyle yaşadığı tablo içler acısıydı. Önlemler bazen yeterli olsa da, sağlık alt yapımız güçlü olsa da, “Covid19 gerçek vaka sayılarının, ölümlerin aylarca toplumdan gizlenmesi”, gelinen bu tabloda önemli pay sahibi.
DEVLET YETERSİZ KALIYORSA... İŞ BİREYLERE DÜŞÜYOR
“Pandemi”, adı üstünde, bulaşıcı salgın hastalık... Yüzlerce, binlerce yıl önce yaşanan salgınlarda ne yaşandıyla bugün onlar yaşanacak demek.
Dünya’da bu hastalığı “en az ciddiye alan” ülkeler, başta Amerika olmak üzere en büyük kayıpları verdi.
Türkiye’nin 8 aylık dönemde gerçekte kaç kişiyi kaybettiği ise ayrı bir muamma.
Ama ne olursa olsun, bu toplumda yaşıyorsak, devletin yetersiz kaldığı, veya alamadığı çok basit önlemleri “sorumlu birey” olarak bizler alabiliriz, alabilirdik!
“Vurdumduymaz” hareketlerle, maskesi çenesinde, cebinde dolaşanlar, bir gün sıranın kendisine geleceğini anladığında “iş işten geçmiş olacak”...
O zaman, ne bir hastane yatağı, ne bir ilaç ne de bir bölümünün “hakaret, dövmek için” sıra beklediği Doktorlar, hemşireler, ağlıkçılar, eczacılar velhasıl tüm sağlık sektörü bile çare olamıyacak...
İtalya örneğinde, Güney Amerika ülkelerinde olduğu gibi...
KENDİ ÖNLEMİMİ KENDİM ALDIM
Bugün 28 Kasım 2020...
İstanbul’a yaptığım mecburi seyahat, yaşadığı topluma, Ailesine ve etrafına karşı sorumluk taşıyan biri olarak, kişisel bazı önlemleri almama sebep oldu.
Hiç bir rahatsızlık, belirti emaresi yaşamama rağmen, Bodrum'daki “Çekirdek Ailemi”, torunumu ve birlikte aynı şehri, aynı havayı paylaştığımız Bodrum'daki hemşerilerimizi tehlikeye atmamak için, "ne olur ne olmaz" diyerek, olası sinsi Covid19'dan korumak için KENDİMİ KONTROL AMAÇLI OLARAK OFİSİMDE KARANTİNAYA ALDIM...
Gönüllü karantina günlerimde, Ailemle, sevdiklerimle, canım torunum Beren ile görüntülü olarak konuşup, hayatı, hasreti, sorumluluğu birlikte paylaşıyoruz.
Sevgi, sorumluluktur, insanı yaşatır çünkü...
Çalışma zorunluluğu olmayan herkes böyle yapmalı. Bu Covid19 belasını, lanetli 2020 yılını daha ağır bedeller ödemeden böyle atlatabiliriz çünkü...
Son sözüm, toplumda pimi çekilmiş bomba gibi dolaşan, bulaş riski yüksek olan VURDUM DUYMAZLARA...
Dışarıya hiç mecburiyeti olmamasına rağmen boşu boşuna çıkanlar ne yazık ki "KENDİ KOVİD19"unu arıyor!