BAZI DOSTLUKLAR "ÖMÜRLÜK" TÜR HİÇ ESKİMEZ
Doğmakla başlar yaşam? Bebekliğiniz, çocukluğunuz ve kalem-silgi ile tanıştığınız ilk bilgilenme yılları girer hayatınıza?
İlkokul sıralarını, ilk aşkınızı unutmazsınız ömrünüz boyunca.
Birlikte büyüdüğünüz arkadaşlarınızla bir ömür boyu sürecek ilişkiler kurduğunuzu sanırsınız?
Çocukluğunuz geçer, gençliğe evrilirsiniz
Yeni yaşamlar, başka şehirler… Belki de memur bir ailenin çocuğu olarak Evliya Çelebi misali Anayurdumu dolaşır durursunuz… Her köşesinde yeni bir arkadaşlık girer hayatınıza…
Üniversite yıllarınız belki de askerlik çağınız gelmiştir.
Askerde unutulmaz arkadaşlıklar kurarsınız…
Hiç bir zaman bitmeyecek gibi…
Teskere zamanı gelir herkes kendi şehrine, köyüne döner…
Üniversitede en çılgın yıllarınızı yaşar, en dinamik dostluklarınızı kurarsınız. Hatta aynı sırada tanıştığınız arkadaşınızla evlenir “bir ömür koyu” yolculuğa bile çıkarsınız…
İş kurar, ortaklıklar geliştirirsiniz üniversitedeki arkadaşlıklarınızla.
Ekonomi-para girer aranıza “dağılırsınız”.
Ya da çok sağlam küçük bir şirketten, holdinge dönüşür arkadaşlıklarınız…
Aynı gazetede, bankada, fabrikada, bir işyerinde yan yana çalışır, yeni yeni arkadaşlıklar girer hayatınıza…
Kimiyle sabahları sadece merhabalaşır, mesai çıkışı vedalaşırsınız sadece…
Bazılarıyla da neredeyse 7 gün 24 saat birlikte paylaştığınız arkadaşlık ortamı, yıllar geçtikçe dostluk deryasına dönüşür…
Aynı yelkene biner, birlikte kürek çekersiniz, hayatın akışına doğru.
Aynı Masada birlikte kadeh kaldırır, aynı müziğe neşelenir, dertlerinizin çokluğunda birlikte üzülür ve çözümler ararsınız…
Zor günü, “zor gününüz”, iyi günü birlikte paylaştığınız yaşanası günlerdir…
Arkadaşlığınız artık “ölümüne dostluğa” dönüşmüştür.
Rüştünü ispatlamıştır bu dostluk birçok “hayat sınavı” ndan geçerken…
En zor anını sizinle paylaştığında, cüzdanındaki her şeyi vermeye hazırsınız her daim…
Yeterki “dostunuzun yüzü gülsün” diye…
Çıkar için yaklaşmazsınız birbirinize… “Amasız”, “acaba”lar olmaz böyle dostların hayatında…
Kariyerinizin zirvesindeyken etrafınız öyle kalabalıktır ki…
Herkes “dost” gibi sokulur yanı başınıza…
Oysa gerçek dostlarınızı, ne bulunduğunuz konuma, ne oturduğunuz koltuğun değerine göre biçimlendirir sizinle olan hayat yolculuklarını…
Gerçek dost, “başınıza bir hal” geldiğinde dünyanın bir ucunda olsa bile işini gücünü bırakıp size koşandır…
“Dost gibi” görünen bir adım ötenizdekilerin ise sayılacak “çoook önemli mazeretleri” vardır hep dağarcıklarında…
Olgunlaşırsınız, yaşlanırsınız, bulunduğunuz yerleri yavaş yavaş terk etme zamanı geldiğinde…
Yıllar yılı çevrenizde “sunni dostluk kalabalıkları” oluşturanların çekildiğini fark eder, ya da etmezsiniz!
Ama, elinizin on parmağını belki geçmeyecek gerçek dostlarınızla hayatınız her sürecinde birlikte olduğunuzu görür ve UNUTMAZsınız…
Benim etrafım hala çok şükür ki kalabalık. İyi ki hala gerçek dostlarım var hayatımda.
Birini saysam diğeri, başkasını unutsam, yazmasam olmaz…
Bu satırları, hayatımdaki GERÇEK DOSTLARIMA ithaf etsem en güzeli olacak… Çünkü hepsi kendini biliyor nasılsa…
Onlar iyi ki varlar, gerçek bir dost gibi hayatımda…
Mutlu yıllar, dünya… Mutlu yıllar Türkiye’m…
Mutlu yıllar hep birlikte dostlarım…