BİR DE TÜRKİYE?Yİ TANITABİLSEK!
Tatil nedeniyle bu yaz bir çok bölgenin nabzını aynı anda yakalama fırsatı buldum. Geçtiğimiz yıllarda özellikle terör olayları nedeniyle büyük darbe yiyen, rezervasyon iptalleri yaşayan Türk turizmi bu yıl büyük bir rahatlama içinde. Turizmin başkenti sayılan başta Antalya olmak üzere bir çok bölgede Haziran?da bile neredeyse boş oda bulmak mümkün değildi.
Kemer'de konakladığımız Fame Residance Hotel'in Müdürü Yunus Can'ın sezonla ilgili aktardığı veriler bile turizmcilerin beklentilerinin bu yıl boşa çıkmadığı yönündeydi.
Otellerde dikkatimi çeken bir başka nokta ise yerli turist sayınısının azlığı oldu. Bazı işletmelerde bu oranın yüzde 10'lara kadar düşmesi bile anlaşılır gibi değil.
Otel yetkilileri bunu büyük acentelerin rezervasyonları en üst seviyeye kadar çıkarmasına bağlıyor.
Bacasız sanayi olarak bilinen turizmdeki bu olumlu gelişmeler sezon sonuna kadar devam edecek gibi.
Kemer'den Antalya'ya doğru yola çıkarken yıllardır Altın Portakal'ın sponsoru ve merkezi olan Falez Hotel'de kahve molası verdim. Özkaymak Grubu'nun işlettiği Falez Hotelin üst yönetimine deneyimli turizmci H. Ömer Özkul gelmiş. Yıllardır Antalya bölgesinde önemli otellerin Genel Müdürlüğü'nü yapan Ömer Özkul da Turizmde bu yıl yaşanan olumlu ivmeyi doğruluyor.
Kara yoluyla Akdeniz ve Ege Bölgesi'nin sahillerine mini bir tur yapmaya karar veriyorum.
Yollardaki hummalı çalışma göze batıyor ister istemez. Duble yolların tamamlanması, ulaşım kolaylığı turizmde yaşanan olumlu gelişmelerin önemli destekçisi...
Türkiye'de büyük ya da küçük olsun hemen herkes kendi ölçeğinde turizmden pay alma yarışı içinde...
Türkiye'nin olanakları doğru sunulup, yerli ve yabancı misafirlere 'yolunacak kaz' gözüyle bakılmadığı sürece, bunu yatırımları ve emeğiyle yapanlara kim ne diyebilir ki!
Korkuteli Yaylası'ndan, Fethiye'ye doğru yol alıyorum...
Fethiye'ye kuş bakışı bakarken devasa bir 'Kelebek Vadisi'nde hissediyor insan kendisini...
Fethiye'deki Kelebekler Vadisi zaten çok ünlü... Ama tepeden görünenler Yamaç Paraşütü yapanlar...
Manzara tek kelimeyle müthiş!
Fethiye Ölüdeniz'de geçirdiğimiz bir gün, bir haftaya bedel sanki...
Göcek'e doğru uzanıyoruz bu kez...
'Bodrum'a da gitsek' diyorum Hande Yener'in şarkısındaki gibi..
Yeni yerler keşfetmek lazım diyerek bu kez rotamı Dalyan'a kırıyorum...
İztuzu'nda Carete Careta'lar için nöbet tutuyorum rüzgarla birlikte...
Dalaman üzeri bu kez Gökova Körfezi'ndeyim... Akkayaka'da, alabildiğine uzanan çam ormanları arasında, her köşesinde saklı duran el değmemiş yerleri keşfetmenin mutluluğu sarıyor insanı...
Yol bitmek bilmiyor... Karşınıza neyin çıkacağının heyecanı ise bir başka...
Önümde inatla giden yabancı plakalı Karavana bakınca hayıflanıyorum, kıskanıyorum açıkça...
Yabancılar ülkemizin 'saklı cennet köşelerini bizden daha iyi biliyor' diye...
Onlardan bir adım önde olmanın heyecanıyla Akbük Koyu'na çıkıyorum...
Hangi ressam burayı tuvaline 'cennetten bir köşe' olarak resmetmezdi ki!
Türkiye böyle bir farklılıklar ve güzellikler ülkesi işte... Tanıtımda yetersiz kalmasak, Turizm katlanarak gidecek...
Aynı yolu Muğla'dan, İzmir'e, oradan da Erdek'e giderek tamamlıyorum..
Erdek, İstanbul'dan farksız!.. Ama merkezden biraz çıktığınızda Marmara çanağının bir başka güzelliklerini, tüm tarihi ve doğal ihtişamıyla keşfetmeniz mümkün...