BİZİM ÇOCUKLARIMIZ...
Ufak-tefek bedenleri, havaya kaldırıp, kaldırıp bir çuval gibi yerlere indiriyordu her defasında...
Yüzlerde çığlık... Yüzlerde tarifi imkansız korku...
Ruh derinliklerinde yıllarca tamiri imkansız hasarlardı her defasında tekranlanan...
Yere indirildikçe, hafızalara kazınan utanç sahneleriydi tekrarlanan...
Çağ dışı Nazi Kamplarının etkisinde kalmışçasına, topluca tazyikli sularla yıkamak da işin cabası...
Malatya Çocuk Yetiştirme Yurdu?nda yaşanan insanlık dışı görüntülerin fotografıydı hafızalarımıza kazınan...
Peki günahı neydi bu çocukların, çocuklarımızın?
Kendi iradeleri dışında, ?anne rahmine? düşüp dünyaya gelmek mi?
Bir cami avlusunda, yahut sokakta kaderine terk edilmek miydi? ?
Malatya?da, İstanbul?da veya yurdun herhangi bir köşesinde dünyaya gözlerini açarken...
Bir fırsatını bulup kaçtığında, çağdışı düşünen ellere teslim küçücük bedenler...
İstanbul?un en merkezi metropol?lerinde, ?bir tinerci?, yahut ta ?hap?çı!
Erişkinliğinde, küçücükken yaşadıklarının etkisiyle ?suç işlemeye meyilli? gençliğin tohumuyla ekilen Malatya?da...
Ya da Türkiye?nin her hangi bir yerinde...
Yıllar sonra birer ?canlı bomba? olarak karşımıza çıkmaları için kurulmuş, yitirilmiş çocuklarımız...
Doğarken daha ?ruhen öldürülmüş? çocuklar...
Bizim çocuklarımız...
Sırtındaki boya sandığıyla horlanan...
Eğitimsizliklerinden medet umulan!
Yüzündeki yağ tabakalarıyla, gece-gündüz çalıştırılarak sömürülen çocuklarımız...
Bizim çocuklarımız...
Kimbilir kaç küçük bedende nice nice hasarlar oluşturuldu...
Kimbilir kaçının geleceği soldu daha nefes alıp-dünyasını keşfetmeye çıktığında...
Kimbilir, kaç tanesi daha peşinden sürükleyecek başkalarını, ?kimliksiz? geleceğinin bilinmezliklerine doğru...
Yine birilerine faturalar kesilecek...
Yine, birileri cahil cesaretinin ?damgalı? isimleri olarak karşımıza çıkarılacak...
Üzerlerindeki utanç karelerini yüreklerinde bile taşımadan, bir kaç ay hapis yatıp kurtulacak!
Peki yönetimsel anlayışlar ne olacak?
Suçlu, sadece Malatya mı kalacak? Damgayı sadece Malatya mı yiyecek?
70 milyonu aşkın Türkiye?nin ayrı köşelerinde, aynı kaderi taşıyanlar ne olacak?
İşkencenin fotografının düşündürdükleri, bir kaç günlük rüzgardan ibaret mi kalacak?...
100 kişiyi bile geçmeyen medya şişirmesi ?toplumsal infial!? gösterileri, duyarsızlığımızın en kötü fotografı değil miydi?..
Yarın da, dün ne olduğunu hatırlayabilecek miyiz acaba?
Öncelerinde olduğu gibi, yine unutulup gidecek miydi, bu küçücük bedenlere yaşatılan işkence...
Oysa ne de güzel söylenmişti , Doğu?nun Paris?inde türküler...
?Malatya, Malatya, bulunmaz eşin!?
Türküler, geleceğimizin çocuklarına yeni yeni ayıplar sürdürmemek için daha da gür söylenmeli...
Ayıplar, gelecekte verilecek büyük nesil kayıplarını en aza, hatta sıfıra indirmekle örtülür...
Geleceğimiz... Çocuklarımız, ancak sahiplenmekte kurtulur...
Yüzünü, AB?ye dönmüş Türkiye?de yeni ayıpların yaşanmaması dileğiyle....
İyi Bayramlar Türkiye...
İyi Bayramlar, bizim çocuklarımız...
*Nurettin Soydan?ın ERKEKÇE Dergisi?nin Kasım 2005 sayısında yayınlanan köşe yazısı...