BOŞ, UZUN BİR YOL, DEVAMLI ONA BAKIYORSUN. SONRA KİMSE GELMİYOR!
Elim bilgisayarın tuşlarına gitmedi? Amaçsızca gezindi durdu?
Yazmak istemedi nedense, Evrim Çalışkan?ın, genç bir fidanın ölüme uzanışından sonra?
Gencecik yaşta dökülen saçları, bilgeliğinden miydi acaba?
Bakışlarıyla her şeyi anlatan, konuştuğunda herkesi susturan?
Anlatmak istedikleri vardı da, anlatamadıklarında mıydı bu içe kapanıklığı!
"Bugün size kötü bir şaka yaptım!
Çalmayan telefonlarıma, açılmayan kapıma inat?
Facebook'taki sayfamı açık bıraktım sadece?
Beni anlarlar mı? Beni duyarlar mı diye?"
diyecektin yoksa Evrim?
Facebook'taki profiline yazdığın bu sözler:
"E buraya çok az insan geliyor, çok insan gidiyor. Kalanda bekliyor ama bazen çok uzun bekliyor.Yani hani mesela zannediyorsun ki bir yoldan birisi gelecek, boş uzun bir yol, devamlı ona bakıyorsun? Sonra kimse gelmiyor..."
Yalnızlığının mı fotoğrafıydı?
Bizler mi okuyamadık hayatındaki son anların "gizli şifrelerini"?
Kör mü oldu gözlerimiz! Lal mı oldu dillerimiz!
Oysa bak, sen o beklediğin "Uzun yol"culuğa uğurlanırken?
Dualar senin için? Gözyaşları senin için akıtılırken?
Seni seven arkadaşların bak neler yazmış senin için?
Aydın Hamza: "Çok erken ayrıldın aramızdan be kardeşim, bu böyle olmamalıydı.."
Zafer Akbaş:
Fatih Yılmaz: