DİKKAT, GÜNDEM KAÇIYOR! TUT, YAKALA!
Etrafımı izliyorum, sürekli gözlemliyorum... Bir şeyi, hiç bir ayrıntıyı kaçırmamaya özen gösteriyorum... Sabah?ın 07.00?de, Mesut Yar?la , ?Türkiye?nin dünya içindeki gerçeklerine?, uyanıyorum... Kahvaltı saat?lerinin ?dobra? konuklarıyla, polemiklerin bini bin para?sıyla yola koyuluyorum...
İstanbul'un, keşme-keş trafiğinde, her gün aynı saat'te, "çile bülbülüm çile" nidaları arasında, Radyo Klas'a, Kavacık'a ulaşıyorum...
Ben yola çıkmadan, ana gündem, Türkiye AB ilişkileri, Rest'leşme ve Ronaldinho'nun, Arap spikerin anlatımıyla attığı o muhteşem gol konuşuluyor!
Köprünün öbür yakasına geçtiğimde, Mustafa Topaloğlu ile Bülent Ersoy'un, "delikanlılık" ve "hanım"lık üzerine yaptığı şiddetli tartışmalarla gündem bir anda değişti!
Uzay'lı, 20 yılı aşkın bir süre sonra, ayaklarını yere yeni basmış ve "Bülent Ersoy gerçeği"ne parmağını basmıştı nedende:
"Ben sana, hanımefendi demeyeceğim!"
"Ben sana, mahkemede Hanım lafını dedirtip, bu sözü sana yalatacağım"
"Delikanlısyan atla!"
Bu saat'te, bu vakitte üstelik çoook geç kalınan bir tartışmadan sonra...
"Delikanlı" olmak artık kolay mıydı?
Radyo'daki sabah gündemi, öğlen saatlerine kadar bunlarla meşgüldü...
Orhan Gencebay'ın araya sıkışan, "Bülent Bey" dalgınlığı ile 13 yıl önceki kocasıyla, "sıradan bir yüz gibi bizlere bakan" Deniz Seki'yi saymazsak eğer...
Vakit ilerliyor, saat'ler geçiyor...
İşitsel ve yazılı medya, özellikle de internet medyası, dakika başına yeni bir haberle sanal ortamdakileri bilgilendirmeye devam ediyor...
Bir de gündemi hep yakalayan, yorumlayan Radyolar var elbette...
Radyo Klas'ta, Sporun üstadı, Hayri Hiçler ile mikrofon cambazı Hopdedik Ayhan'ın mikrofon başındaki kapışmasıyla, gündem bir anda, Liverpol'ü, hem de "o uğursuz stad'ta" 3-2 yenen Galatasaray oluyor bu kez...
Müzmin yedek Okan, Buruk'ta olsa baştacıydı!
Adı, nerdeyse unutulan Carusca ise oyunuyla Avrupa vitrinlerine çıkmış bir futbol cambazı...
Tam, söz Futbolun güzelliklerine gelince, hafta sonu yaşanan sayısı küçük ama sonucu büyük "çirkinliklerin" faturasıyla, gündemin yine kaydığını duyuyorum:
"PFDK: Fenerbahçe'ye 2 maç seyircisiz maç oynamama cezası verecek!"
Vermeden, "verdi" gibi yapılan taraflı yorumlar...
Sportif güzelliklerin içinde, bir külübe sözde taraftar kisfesi altında verilen "trilyonluk" zararlar...
Sahi, geçen hafta, ortalığı kasıp kavuran "Futbolda yüz yılın şike bombası"na ne oldu?
Yapanların yanına kar kaldı...
"Yanlarında patladı!!!" derken, Cihan Oskay bu kez "Haberin tarafsız kanalı" olarak haklı şöhrete ulaşan Habertürk'te boy gösteriyor...
VTR dönmeye başlıyor... Dönmesiyle, programda yarıda kesiliyor, programı yapan da, müdahale üzerine mikrofonu birakıp gidiyor!
Burası Türkiye... Olur mu olur!
Akşam üstü, güneşin batışıyla birlikte, Avrupa Yakası'nın, Anadolu'ya yaslanan o muhteşem İstanbul slüeti düşüyor bu kez gözlerimin tam önüne ve şu sıralar meşhur olan Kavacık ve Beykoz'un üstüne...
Güneş, acelesi varmışçasına, gitmek için acele etmekte...
Boğaz'ın Beykoz yakasına düşen suistimal "çirkinlikleri" örtmek istercesine...
Tutmaya çalışıyorum, gitmek isteyen güneşi de...
Kaçmak isteyen, gündemi de... Ama, nafile!
Her şeye inat Gündem bombaları peş peşe patlıyor:
"Yargıtay, İçişleri Bakanlığı'nın Beykoz eski Belediye Başkanı hakkında alınan "soruşturma açılamaz" kararını kaldırdı!"
Pisliğin altından daha neler neler çıkacak diye beklerken, rahat bir soluk almak istiyoruz!
Ama, İstanbul'un cigerleri bir bir sökülmüş... Her yer, paramparça!
Soluksuz kalıyoruz bir an...
Ve bu gelişmelerin ışığında, derin bir soluk almaya çalışıyoruz;
"İyi ki, Bağımsız Türk Adaleti ve yargıçları var!" diyerek...