DOĞULU KARDEŞLER VE BAŞARILARININ SIRRI
02 Ağustos 2011 Salı | 22:40
Kenan Doğulu?nun birkaç gün önce Arena?da verdiği konsere sevenlerinin gösterdiği ilgi inanılmazdı. Diyeceksiniz ki ne var bunda her sanatçı için ?rutin? işler. Hayır, öyle değil. Farklı olan sekiz bin bilemediniz 9 bin kapasitesi olan Arena?ya dört binden fazla kişinin ?talepte? bulunarak, üstelik ?nerede olursa olsun? onu izlemeye çalışmaları.
Bu gerçekten Kenan Doğulu için, “şöhretinin zirvesindeyken” yaşadığı en büyük mutluluk.
Her gün manşetlerden düşmeyen medyatik isimler, buralara çıkmayı göze alamazken Doğulu’nun neredeyse konser alanının yüzde elli fazlasıyla şahlanması, hiç te rastlantı değil.
Çünkü Kenan Doğulu ve Tabi ki ağabeyi Ozan Doğulu müzisyen...
Üretken... Son derece mütevazılar.
Bulundukları noktaya “pohpohlanarak” gelmediler.
Doğuştan beri neredeyse, müzikle iç içeler.
Babaları Yurdaer Doğulu’dan devraldıkları bayrağı yıllardır zirvede dalgalandırmanın mutluluğunu yaşıyorlar.
Bunu yaşarken de “kasım kasım” kasılmıyorlar.
Aşkları da dobra, şarkıları da içten ve samimi geliyor dinleyenlere.
Sokakta dolaşırken korumayla göremezsiniz Kenan Doğulu’yu...
Uzatılan bir mikrofonu “ellerinin tersiyle” itmezler...
Yanına sokulan hayranlarına “tepeden” bakmazlar. Sarılmaları da, onların gönül albümlerine girmeleri de içtendir.
Kaleyi bu nedenle hep sağlam örmüş ve “içten fethetmişlerdir”.
Kenan Doğulu ile ağabeyi Ozan, müzik dünyasında üretkenlikleriyle ve elbette yukarıda saydığım hatta unuttuğum özellikleriyle...
Arena’dan da, gönüllerden de taşmayı bilmişlerdir...
Ve görünen o ki, müzik dünyasında çok isim gelip geçecek...
Ama onlar yıllar yılı zirvede yahut zirvenin semalarında mutlaka olmaya devam edeceklerdir.
Tebrikler Kenan... Tebrikler Ozan...
Böyle kalmaya ve şarkılarınızdan bizleri mahrum etmediğiniz için...
“Böyle de sanatçı olunur” dedirttiğiniz için..
KİMMİŞ ‘HÖDÜK’!
Beyaz TV’de “Acı Kahve”ye takıldım bir süre. Özay Şendir’in hazırladığı programda Güneydoğu ve Kürt meselesinin nasıl tartışılacağı konusunda hararetli bir tartışma var.
Konuşmacılardan biri Sevilay Yükselir...
Laf döndü dolaştı, Ahmet Kaya ve ardından Aynur’a yapılan “linç” girişimine geldi.
Sevilay Hanım, Ahmet Kaya konusunda “bir tek ben yazdım, ben savundum” havasında, mangalda kül bırakmıyor.
11 yıl önce yaşanan olayları anlatırken “Hödük magazinciler öyle davranmasaydı” diye ağır bir ithamda bulunuyor.
Ahmet Kaya’ya çatal-kaşık atılırken ona siper olan birkaç kişiden biri olarak..
Ertesi gün Yayın Yönetmeni olduğum Randevu Dergisi’nde “Hiç yakışmadı” diye yazan biri olarak “içim acıdı”...
Bizler Ahmet Kaya’ya yapılan o linç girişimini yazarken Sevilay Yükselir, neredeydi, ne yazmıştı, nerede yazmıştı hatırlamıyorum.
Ama “Hödük” dediği magazincilerin bir çoğu Ahmet Kaya’ya yapılanların karşısındaydı?
“Keşke olmasaydı” belgesellerinin içindeydi?
Aynur’a yapılanları “linç olarak” yazan, “Ahmet Kaya gibi yeni bir linç vakası mı?” diyen satırların yazarı olarak, Sevilay Yükselir’e soruyorum.
“Kimmiş hödük?
Tek tek yaz da bilelim.
Bilmiyorsan da magazin camiasından özür dilemelisin.
Yazara Ait Diğer Köşe Yazıları
Yukarı