Dün gece bir çok "ilk"i bir arada yaşadım...
Öncelikle çok methedilen Kanyon'u "ilk kez" ziyaret ettim...
Ve tabi ki son dönem Türk filmlerinin "ilk kez" gösterildiği, "ikinci en komik", "ilk Türk filmi"ni izledim..

Zero Film'in projesi olan Dünyayı Kurtaran Adamın Oğlu  filmi uzun süre konuşulacak gibi... Filmdeki karekterler kadar, yaşanan diyaloğlarda "önce" "sonra" tartışmasını gündeme getirecek gibi...

Filmde iki karekteri canlandıran Mehmet Ali Erbil, "Zaltar" rolünde, Cem Yılmaz'ın "Mayk"ın da ikizi gibi... Saç şekli, hareketleri tıpa tıp Cem Yılmaz'ın "Mayk"ı sanki... Mehmet Ali Erbil, yakın plan çekimlerde özellikle bunu altını iyice çiziyor  gibi...

Beşiktaşlı eski futbolcu Nouma'nın rolünün ne olduğu bir kaç sahne sonra iyice anlaşılıyor...
Nouma'nın görevi "kırık Türkçe'siyle, küfürleri sempatik hale" getirmek...
Nauma, "G.O.R.O"nın Cem Yılmaz'ı gibi, küfür üstüne küfürler ediyor... Güldürüyor da...
Sempatik futbolcunun film içindeki küfür sahnesinin dört kez tekrarlanması bu yüzden olsa gerek!.

Türkler, 50 yıl sonra gerçekten uzaya gidebilecek mi? Gölbaşı Uzay Üssü projesi hayata geçecekmiydi?.
Gitmesine gideceklerdi belki ama, tıpkı filmde olduğu gibi, yılın büyük bölümünü "tatil yaparak" geçiren ülkemizde, tıpkı filmde olduğu gibi, "Uzay Üssü"ne, kapıcı mı komuta edecek?

Hollywood'un, "Heman"ı, "Süperman", Kaptan Kirk'i ı varsa bizim de, "Gökmen"imiz var... Dahası, Uzayda Asena eşliğinde düğün yapan, Çiğ Köfte'ye yetmezmiş gibi "acıso" ekleyen kahramanlarımız bile var...

Uzaya atılan atıkları ve çöpleri toplamak, belki yıllar sonra Türk "astronot"larına kısmet olacak... Hatta, boşluğa düştükten 8 yıl sonra bile yaşayan, bir medeniyeti başta aşağı değiştiren "Türk Kültürü"nü yerleştiren Gökmen'lerimiz, herkesi şaşırtacak...

Uzaya Türk Bayrağı dikmekte, Uzaydan gelip dünyaya yine Türk Bayrağı dikmekte bizlere kısmet olacak...
Türkler Uzayı fethederde Uzayda Çaycı olmaz mı. Hem de, tirkaki robot çaycı bile var...
Avrupa Yakası'nın Sertaç'ı, filmde esaslı bir rol kapmış, gereğini de yapmış...

Yıllar önce, Nevşehir'de, Kapadokya'da "UFO'lar görüldü", haberleri, 2005 ve 2006 yıllarında gerçek mi oldu?...
Kartal Tibet'in yönettiği Dünyayı Kurtaran Adamın Oğlu filminin platosunun Kapadokya'ya kurulması, gerçeğe yakın animasyon gemilerin filmde kullanılması, hayali gerçeğe dönüştürdü...

Mali'nin "kaptan Köşkü"ne, "Münübüs şöförü  gibi kurulması da komik...
Uzay gemisinin komuta köşküne Münibüs direksiyonu olarak monte edilmesi daha da komik...

Filmi izleyenlerin bir ara dönüp, "Uzay gemisi biraz tanıdık geldi. GORA'nın uzay gemisi olmasın!" sözleri, gerçek miydi yoksa bir espriden öteye gidemiyecek miydi?

Deniz Seki'nin hakkı yenmiş daha önceki yapımcılar tarafından... Patron ya da "Uzay Gemisi Kaptanı" sekreterliği görevini çok başarıyla yerine getiriyor... Didem Erol, Deniz'i boşuna kıskanıyor!
Deniz yapmış yapacağın, kapmış kapacağını!
Kiloları, uzayda bile, Deniz Seki'nin ayağını yerden kesmiyor... Ona bu kiloları yakışıyor...
Bu arada, magazinci arkadaşlar, yanlış yapmış!!!
Deniz Seki, filmde öpüşmemiş, sevişmemiş! Günahına girmişler Deniz'in!
Deniz Seki, filmde "kurt çapkın" Mali'nin "seks koçu" rolünde... Öğretirken tabi ki öpecek!
Hepsi bu!
Sponsor olan Bir markanın, filmin senaryonusndan girip, uzayda defalarca masalara meze olması, oradan da, filmin kokteylinin "ana içkisi" fikrini, ancak biz "Çılgın Türkler", düşünebiliriz...
Filmi izleyeceklere duyuru: sizler de bu filmden sonra "Raqısh" (yani rakı) tiryasiki olabilirsiniz...
Kayısılı, votkalı ve rakılı...
Haydi hayırlısı...
Dünyayı Kurtaran Adamın Oğlu, komik bir uzay filmi...
Kendi gelenekleri ve yaşadığı yaşam tarzıyla alay eden ama "dünyaya da kafa tutmayı ihmal etmeyen, "küçük" ve yerdinde şövenizmleriyle, seyredilmesi gereken eğlenceli bir film...