KADİR İNANIR OLMAK!...
Havalar yine toz duman... Reyting uğruna yapılan rezillikler, kepazelikler yine birbirini izliyor... Ülkenin gündemi kaynayıp gidiyor bu gümbürtü arasında... Gerçek sanatçılarda, olup biteni köşesinden izliyor... ?Sanatçı? ile, ?sanat? kavramının hep yukarıda ve doğru yerde tutulması gereken bir dönemdeyiz... Kim sanatçı, kim değil?. Kim şaklaban, kim değil? Kim üretken, kim reyting gevezesi? Kim, şarkıcı? kim değil? Kim, sevgisiyle milyonları hakedendir, kim değil? Popüler ?azınlık? bir yana, gerçek sanatçıların oluşturduğu ?çoğunluk? bir yana. İşte, sanat ve sanatçıya dair bir gerçek portre: Kadir İnanır...
KADİR İNANIR OLMAK!...
Bazı insanlar vardır, yanına yaklaşamazsınız;
Ya, yalandan bir koruma duvarıdır size engel olan?
Ya da, sevgi ile saygı çerçevesinde konulan "tadında" bir mesafedir!
Dokunsanız yanınızda, uzanmak isteseniz bir adım ötenizde!
Ve "sevgi duvarı"nın hep içinde kendini koruyan..
Adam gibi Adam'lar vardır bir de bizim hayatımızda?
Kadir İnanır gibi?
Siz hiç, hayatı "fenomen"lere dönüşmüş bir Kadir İnanır'ın, milyonların önünde, içinde başkalarını hiç "rencide ettiğini" gördünüz mü?
Anlamadım!!! Duymadım!!!
Daha yüksek sesle: Tabi ki; "Hayır!?"
Siz hiç, Türkiye'nin en kalabalık caddesinde, İstiklal Caddesinde bile "elini kolunu" sallayarak yürüyebilen, insanların göz göze gelmekten bile mutluluk duyduğu bir "Gerçek Star" ile karşılaştınız mı?
Yüreği dışında, tek bir koruma olmadan? Yalandan savsata yapılmadan yaklaşabileceğiniz?
Mutlaka karşılaştım, diyenlerin sayısının çoğaldığını duyar gibiyim?
Ya da selamlaştığınızı, küçük bir baş hareketiyle de olsa!
Peki, içinize o an dolan, o mutluluk hissine ne ad koyacaksınız?
Sevdiğinize yakın olmanızdandır ondan?
Paylaştıkça çoğalan sevgidir, bunun adı?
Siz hiç bakışlarıyla "camları, vitrinleri, bile tuz-buz eden, sanatın zirvesindekileri "titreten" Kadir İnanır'ın, kalp kırdığına tanık oldunuz mu?
Ya da kızdığında bir gazetecinin kafasında makine veya mikrofon kırdığını duydunuz mu?
O'nu, 30 yıldır tanıyan biri olarak, ben tanık olmadım?
Siz, hiç aşklarını, reklam malzemesi yapmayan, medyatik bir şöhret tanıdınız mı?
Anlamadım!!! Duymadım!!!
Daha yüksek sesle: Tabi ki, "Hayır!?"
Peki, siz, kadınına hep değer veren, görünüşü sert, yüreği pamuk kadar hassas bir erkeği tanıdınız mı??.
"Sevdimi tam seven, sildi mi bil kalemde"? Ama, asla kırmadan?
Bilin ki Kadir İnanır'dır o?
Siz, işine laf uzatıldığında, haksızlık yapıldığında,
Sanki Laz Damarına basılmış gibi, işini savunan, mesleğine sahip çıkan kaç sanatçı tanıdınız?
Kadirizm'den önce mi?, Kadirizm'den sonra mı?, diyecekseniz!
Biliyorum?
Daha çok bekleyecektir o nöbetleri, sinema sanatının nöbetçi eri, Kadir İnanır?
Beklemeli de?
Siz, sinema denildiğinde, evimize, yüreğimize, ofisimize kadar "afiş olan", "Selvi Boylum Al Yazmalım" aşkının kahramanlarını unutabilir misiniz?
Ya da emek koyduğu diğer karakterleri?
Unutturmak mümkün mü?
Siz hiç, tam 30 yıl işiyle, oyunuyla zirveden kalmayı başaran, bir insanın, hamurundaki "gizemi, başarıyı" merak ettiniz mi?
Küçücük bir çocuğun, yine sert bakışlı bir öğrencinin, ilkokul sıralarındaki emeğini, "bir öğretmenle, Bir Müdürün" nasıl gururla imzaladığı, o "Siyah-Beyaz" karnedeki o başarıları?
Ordu'dan, Fatsa'dan, "başarı karneleriyle", başarı basamaklarını tek tek tırmanan, Fatsalı Küçük Kadir'in, gönlümüze uzanan o uzun yolculuğuna böyle başladığını bilir misiniz??
Siz, şöhretine şöhret, oyunculuğuna oyuncu, adamlığına Adam gibi adam" denildiğinde, ve karşınıza çıkarıldığında?,
Tereddütsüz elinizi kaldıracağınız bir isim söyleyin deseler:
Eminim ki, hepiniz, hep bir ağızdan;
"İşte Kadir İnanır" derdiniz?
Ben de der ve altına imzamı koyardım?