SEVGİYLE TÜKETİLEN KİLOMETRELER... VE AŞK?LA CANLANAN BİR YOL HİKAYESİ...
Vahe Kılıçarslan, "cansız manken" ünvanına bir yenisini daha ekledi; en uzun mesafeyi yürüyen manken... Kapıkule-Edirne-İstanbul arasında yapılan yürüyüşün her anını, Vahe ile birlikte yaşadım...
Bakmayın siz sakin durduğuna!
Her anında, her dakikasında "fırtınalar kopuyor!" adeta beyninde Vahe?nin...
Daha önce bir çok ilke imzasını atmıştı Vahe...
Beşbuçuk saat hiç kımıldamadan durma rekoru?ndan sonra, adı "cansız manken"e çıkmıştı Vahe?nin...
Hoş, hayatı, aldığı iş tekliflerine, katıldığı defile ve açılışlara bakıldığında, "cansız" olduğunu söylemek biraz haksızlıktı... Tam bir hareket adamıydı çünkü...
Ama o da bu ünvandan artık sıyrılmayı kafasına koymuş olacak ki, olmadık bir işe daha soyundu...
Projesini genç işadamı İlhan Doğan?a açtı ve tam destek yola koyuldu...
Yüzlerce kilometreyi tek başına üstelik yaya olarak yürüyecekti...
Edirne (pardon), Kapıkule?den, İstanbul?a kadar...
Münkün mü bu mesafeyi yürümek!
Neden olmasın diyenleriniz çoğunlukta olabilir, tek başına imkansız diyenlerde...
Mesala ben yürüdüm!.. İdmansız ve ilk gün, kos kocaman bir 10 kilometre...
Sabah uyandığımda, daha doğrusu uyanamadığımda neredeyse S.O.S?in patronu Nilgün Kamber?i arayıp, İstanbul?a ambulans uçak isteyecektim, hastaneye gitmek için...
Ama yılmadım. İkinci gün 5 km, üçüncü gün yine 5 km. daha yürüyerek ve Vahe?ye eşlik edip Edirne dışına çıktım...
Ben yürüdükten sonra!
Yok yok, bu iş öyle kolay değil.
Günde 40-45 kilometreden söz ediyorum... Bu işi yapmak için ya komando ya da Rambo olacaksınız. Ya da Vahe Kılıçarslan...
Edirne?den Burgaz?a girerken, acemice bir depor atıp, son gücümü de kullanarak Vahe?yi bile geçtim.
Geçiş o geçiş...
Sonrası, otomobille günlerce Vahe?yi takip etmekle geçen uzun yürüyüş.
Her geçen gün ve geceden sonra, şehirleri, köyleri ve kasabaları ardında bırakarak hedefine doğru ulaştı Vahe...
Bizler, 5?nci gününde "sakatlanacağı" üzerine "toto" tahminler yürütürken, Vahe, Çorlu?da dirildi!
Orion Alış-veriş merkezine koşarak girdi. Üç saat hayranlarına imza dağıttı. LR-Aloe Vera?nın hikmetlerini anlattı...
Üstüne üstlük, 6 kilometre geriye yürüyerek Radyo Gündem?e konuk bile oldu...
Biz onu takip ederken yorulduk, Vahe yorulmadı...
Nasıl yorulsun ki!
Nereye geçse davul ve zurna eşliğinde karşılanıyordu... Uğruna kesilen kurbanlar, koçlar da cabası...
Bize bir "horoz"u bile çok gördüler!
Ama misafirperverliklerine diyecek yoktu doğrusu tüm Trakya halkının...
Dereli Tesisleri sahibi Recep Bey?den, Trakya Resort?un genel müdürü Recep?e kadar...
Şarkılar bile söylendi, hatta besteler üretildi Vahe için bu uzun yürüyüş sırasında...
Sokaklara- E-5 üzerinde konvoylar oluşturan öğrenciler, "Vahe sen bizim her şeyimizsin, Çağla Şikel Tostunu Yesin" sloganlarını duyduktan sonra, Lüleburgaz?ı, jet hızıyla geçti Vahe, tamamen canlandı...
İnsani ve sevencen taraflarını hiç esirgemedi yürüyüş boyunca. Herkesin elini sıktı. Lösemili genç Yasemin?i de unutmadı...
LR-Aloe Vera için başlattığı uzun yürüyüşünü, Yasemin?in şahsında, tüm lösemili hastalara adadı... Kemik iliği bankasının kurulması için sesini her kilometrede yükselterek...
Vahe Kılıçarslan?ı, uzun yürüyüşü boyunca bir çok kurum ve kuruluş misafir etmek istedi, etti ve ağırladı tüm ekibiyle birlikte...
Trakya Şişeçam gibi... Çorlu Esen Hotel gibi... Bir öğleden sonrasının heyecanını O?nunla paylaşan Efes Pilsen Fabrikası yöneticilerinin misafirperverliğini görmeliydiniz...
Tır?lar, kamyonlar klaksonlarını, yol boyunca hiç susturmadı...
"Neyi protesto ettiğinizi bilmiyorum, ama sizi kutluyorum" diyerek, otomobilinden inip elini sıkanları mı anlatsam. Yaksa, "size cansız diyenler haksızlık yapıyor. Siz kocaman bir yüreğe sahipsiniz. Tüm lösemili hastalara verdiğiniz destekten dolayı size teşekkür ediyoruz" notunu, araçtan inip Vahe?nin eline tutuşturan genç doktor hanımı mı...
Ya da, şehrin dışına kadar çıkıp, Vahe ile iki kilometre yürüyen Havsa Belediye Başkanını mı...
Anlatmak gerek biliyorum. Ama, en güzeli yaşamak gerek bütün bunları...
Vahe?nin 400 kilometre mesafeyi 10 günde yürümesinin asıl motivasyonu bu olsa gerek...
Yahut, derslere girmeyerek, iki saat boyunca yolunu gözleyen, sonra da onu "karga-tulumba" havalarda zıplatan üniversite öğrencilerinin dayanışmasıydı ayakta tutan...
Tarlaya sarmısak ekmek için girdiğinde, kadın işçilerle hemen kaynaşması, Vahe?nin insanlarla girdiği sıcak diyaloğun ince versiyonunun fotografıydı asfalta düşen...
Bir-kaç kez İstanbul?a gidip döndüğümde, hala yürüyordu Vahe...
Git, git bitmiyor...
Yürüyüşe başladığında ortalık yazdan kalma bir sonbahardı...
Çorlu çıkışında "insansız" kilometreleri tek tek katettiğinde, yanında fırtına ve yağmuru buldu yol arkadaşı olarak...
Yaklaşan, fırtınanın ta kendisiydi...
İstanbul?a doğru yürüyen ayak sesleri ise Vahe?nindi...
Yalnız değildi kuşkusuz...
Her başı sıkıştığında, yanında, hatta bir adım gerisinde "S.O.S"i hazır bulundu...
Yürüyüşünü İstanbul?un Sefaköy semtine kadar taşımasında da, en büyük katkıyı, S.O.S ekibinden gördü...
Dr İsmail, Dr. Ercan, Engin, en hızlı ambulans sürücüsü Özer?den...
Lop Top Ümit, Fellini Osman, Bay Vizor Şaban ile boş arazide bile "havaya caka satan", Clark Kameraman Murat?tı yol arkadaşları Vahe?nin...
Gün geldi güneşle terlediler... Gün geldi kilometreleri sayarken, birlikte yoruldular...
En çok yorulan da oydu kuşkusuz...
Canlanmış, "Trakya Fatihi" ünvanınıda arkasına alarak İstanbul sınırlarının merkezine kadar girmişti Vahe Kılıçarsan...
Hiç ağladığına tanık olmadım yol boyunca... Rüzgardan kızaran burnunun, yüzüne kazandırdığı anlamı saymazsanız eğer...
Hasret ve gözyaşı rüzgarı Cennet Mahallesi sınırında yakaladı Vahe?yi...
"Kör karanlıkta", Radisson Hotel?e doğru son deparına hazırlarırken, kuçağında eşi Mannik?i buldu...
Şaşkın?dı, çaktırmadan ağladı...
Galiba İstanbul, bir sıcak "kucak kadar" kendisine yakındı...
Ha gayret, aşka da, yeni ilklere de kavuşmak için son bir "düzlük" kaldı...
Yollar senin Trakya Fatihi...